29 Eylül 2010 Çarşamba

Doğum sonrası emzirme maratonu

Çetrefilli geçen doğum sonrasında Tuğra'yı hemen emzirmeye başladım. Normal doğum sonrasında süt hemen gelir, sezaryenden sonra geç gelir derler ya, ben hemen sütüm geldi zannettim. O kadar kan kaybından ve yorgunluktan sonra sütüm tabii ki gelmemiş. Peki ben bunu ne zaman fark ettim. 2 gün sonra. Tuğra emme içgüdüsüyle beni emiyor, doktorlar da gelip "Aa ne güzel emiyor, bol bol emsin, rahmin toparlanması için emmesi lazım diyorlardı". Gerçekten sütüm gelmese de Tuğra emdikçe rahmin toparlandığını gösteren doğum sancısına benzer sancılar çekiyordum. Belki de beni Tuğra iyileştirdi, hem fizyolojik hem de psikolojik olarak.

Ama ne yazık ki aç kaldı bebişim. Şekeri düşüp, sürekli uyumaya başlayınca bişeylerin ters gittiğini anladım. O zamana kadar da az az mama vermiştik, ama yetmemiş demek ki. Mama miktarını artırdık. Bu sefer de baygın durumda olduğu için şırınga ile vermeye başladık. Çünkü hemen uyuya kalıyordu. Canım benim o halini hatırladıkça üzülüyorum. Üçüncü gün sütüm geldiğinde bu sefer memeyi de reddetmeye başlamıştı. Garibim iki gün boşboş emmiş, dalga mı geçiyorsunuz benle diyordu herhalde :)

Sonunda doktorumu ikna edip eve çıktığımızda moral düzelmesinin de etkisiyle sütüm arttı ve Tuğriş emmeye başladı. Bebekler doğum sonrasında kilo kaybeder ama Tuğra o zamana kadar normalden fazla kilo kaybetmişti. Tuğrişi doğduğu zamanki gibi tosuncuk yapmak için emzirme maratonumuz başladı. İki saatte bir uyusa da uyanık da olsa emziriyordum Tuğrişi. Emzirirken de zaman tutuyordum. 20 dakikadan az emzirmiyordum. Bazen mememde uyuya kalıyordu, o zaman da yanağına pıt pıt vuruyordum, tekrar emmeye başlıyordu. Çok sevimli bir bıdıktı. Bir de sanılanın aksine 10 dakika bir göğüsü 10 dakika diğerini emzirmiyordum. Tek seferde bir göğüsü veriyordum. Doğum öncesinde gittiğim emzirme eğitiminde, memeden önce sulu süt geldiğini, sütün sonra yoğunlaştığını anlatmışlardı. Yani süt önce çorba, sonra ana yemek sonra tatlı kıvamında geliyordu. Bir seferde iki göğüsü birden emzirdiğinizde bebek sadece çorba içmiş olacak, asıl besleyici olan yağlı sütü tadamayacaktı.

Nitekim, Tuğra bir haftalıkken gittiğimiz doktor kontrolünde, emzirme maratonun başarıya ulaştığını görmüş olduk. Tuğriş doğum kilosuna ulaşmıştı, hem de iki gün aç kalmasına rağmen. Üç aylık olana kadar sadece anne sütüyle her ay birer kilo aldı. Altı aylık olana kadar sadece anne sütü ile beslendi. Şu an 13 aylık geceleri hala anne sütü alıyor. Bakalım nereye kadar devam edecek... 

Doğum Hikayem 2

Benim doğumum Tuğra'nın dünyaya gelmesi ile sona ermedi. Ben çoğu normal doğum yapan insan gibi ertesi gün ayağa kalkamadım. 40 günde doğurdum desem inanır mısınız?

Tuğra doğduktan sonra, plesantayı çıkarmak yarım saat kadar sürdü. Sonra dikiş kısmına geçildiğinde doktorum kanamanın bir türlü durmadığını söylüyordu asistanına. Bu arada benim gözlerim kararmaya başlamıştı. Bir şekilde kanama durdurulduğunda 2 buçuk saat geçmişti. Ama ben mutluluk sarhoşluğu ile hala doğumumun harika geçtiğini zannediyordum. Sonunda odama götürüldüğümde hemen bebişimi kucağıma aldım ve emzirdim. Ne büyük mutluluk...Resmen bana yaşama sevinci vermiş meğer. Sonra yüzümün bembeyaz olduğunu ve "Baba bişey oluyor" dediğimi söylüyorlar. Hemşire geldiğinde kanamam yeniden başlamış. Dediklerine göre rahmim yapısal olarak doğum sonrasında kendini toparlayamamış, o yüzden kanamaya devam ediyormuş. Sonrası gece boyunca yapılan ve doğum sancısından beter olan rahim masajı, operasyon söylentileri ve tam 12 ünite kan nakli. Doğum sonrasında tam 5 gün hastanede kaldım ve hastaneden çıkmak için doktoruma yalvardığımı hatırlıyorum.

Tabii ki kendime gelmem çok uzun sürdü, evde yürürken kansızlık nedeniyle hemen başım dönüyor çok çabuk yoruluyordum. Tuğrişim o kadar anlayışlıydı ki, hiç üzmedi bu süreçte beni. Sütünü emiyor uyumaya devam ediyordu. Lakiin henüz hikaye bitmedi. Bayram tatilinde abimleri görmek için Ereğli'ye gittiğimizde tam 39.günümde kanama tekrar başladı. Hastanelere gidildi, kanama durduruldu, ama tabi bilinmezlik Ankara'ya gidene kadar sürdü. Meğer kanamaya sebep olan rahimde kalan plesanta parçasıymış. Doğum sonrası kürtajla kalan parça da alındı ve sonunda doğum tamamlandı :)

Plesantanın yapışık olması durumu annemin ilk doğumunda da olmuş. Ama doktorlar plesantanın çıkmadığını fark edip temizlemeyi yapmışlar. Benimkinde ise sanırım fark edilmedi.Tüm bu yaşadıklarıma rağmen ben doğum hikayemin genellikle tatlı kısmını, Tuğra'yı ilk gördüğüm anı hatırlıyorum. Demek ki bunları yaşamam gerekiyormuş diyorum. Gerçekten insanı öldürmeyen şey olgunlaştırıyor. Ben hastanede kaldığım o dönem boyunca hastanede yatanları, annesi hasta olan bebekleri çok iyi anladım ve onlar için sürekli dua ettim. Hamileyken "Allah kurtarsın" diyenlere sinir olurdum. Doğumu korkutucu yapan bir ifade gibi gelirdi. Aslında beni Allah kurtardı ve bütün dualar yerini buldu.

27 Eylül 2010 Pazartesi

Doğum Hikayem 1

2008 yılının Aralık ayında hamile kaldığımı öğrendiğimde başladı Tuğra ile serüvenimiz. Hamile kalmadan önce bir arkadaşım hamilelik dönemini çok sevdiğini söylediğinde çok hoşuma gitmişti. Ben de hamileliği çok sevdim. Ama hakkını yemeyelim, şimdi olduğu gibi karnımdayken de üzmedi beni Tuğrişim. Ne mide bulantısı ne aşerme. Sadece son aylarda mideme yaptığı baskı nedeniyle geceleri reflüm azıyordu. Son dönem pek bişey yiyemez olmuştum.

Doğum yaklaşıp Ağustos ayına geldiğimizde doktorumun izne ayrılacağını öğrendim. Onun yerine beni başka bir profesöre emanet edecekti. Tabi doğum arifesinde moraller biraz bozuldu. Zira, sadece kendi doktorum orda olduğu için ismi lazım olmayan hastanenin nispeten kötü şartlarına razı olmuştum. Doktorlarına, verilen hizmete, hemşirelerine diyecek yok, ama tek kişilik odaların az oluşu, aynı fiyata çok daha iyi şartlarda doğum yapabilecek olmam gibi diğer faktörler de vardı. Kısa bir silkelenmeden sonra herşeyin iyi olacağına inandırdım kendimi yeniden ve sakince doğumu beklemeye başladım.

38.haftamda artık ne zaman doğacağına dair tahminler çoğalmaya başladı. Tabii ki Tuğra tam olarak annesinin istediği tarihte dünyaya gelmeye karar verdi. 18 Ağustos 2009 sabah saat 5'te, gözlerimi açtığımda rüyamda Tuğrayı gördüğümü hatırladım ve annemin hadi kızım hazırlan ne duruyorsun dediğini. Bilinçaltı işte. Çok geçmedi ki beni uyandıranın hafif bir sancı olduğunu fark ettim. Ama o kadar tatlı bir sancı ki, hiç unutmuyorum. Sancı çekiyor olmama sevindiğimi hatırlıyorum. Yavaşça kalkıp salona gittim ve sancıların düzenli gelip gelmediğinden emin olmak için saate baktım. 5 dakikada bir geliyordu. Serdarı uyandırmaya karar verdim. Hastaneye gitmeye, ama annemlere haber vermemeye karar verdik, yanlış alarm da olabilirdi, milleti sabahın köründe ayağa kaldırmanın anlamı yoktu. Güle oynaya hastaneye gittik, sancılar tatlılığını koruyordu. İlk muayene yapıldığında açılmanın başladığını öğrendik. Doğum başlamıştı. Annelere haber verildi.  1 saat içinde herkes başıma toplanmıştı. Bu arada benim sancılar da artmaya başladı tabii ki. Doktorum gelip keseyi patlattıktan sonra sancılar daha da arttı. Annemler ve Serdar arada gelip elimi tutuyorlardı. Dediklerine göre çok kibar doğum sancısı çekmişim :) Bu arada doktorum bebeğin biraz büyük olduğunu, doğumun rahat geçmesi için epidural yapılabileceğini söyledi. Epidural olduktan sonra, epidurali icat edene dua ettiğimi hatırlıyorum.

Veee artık hazırsın doğuma alıyoruz dediklerinde, o an ki psikolojimi çok net hatırlıyorum, çok mutluydum. Meğer bu psikoloji benim için çok gerekliymiş, o kısma daha sonra gelicez. Benim zaman mevhumum kalmamıştı tabii ki. Ama çok zaman geçmemiştir sanıyorum, oğluşun bacaklarını gördüm :) O an ne uzun bacaklı dediğimi hatırlıyorum. Daha yüzünü görmeden yıkayıp giydirmeye götürdüler, sonra giydirip getirdiklerinde, bembeyaz yumanak bir kar topunun bana baktığını hatırlıyorum. "Kuzuuum ne tatlı şeysin sen öyle" demişim. Annemler de sesimi duyunca rahatlamışlar hatta. Kısacası çok güzel bir doğum yaptım, hala hatırlayınca hoşuma gidiyor. Gel gelelim hikayenin bir de devamı var....

Tuğra'nın Annesi

Kıdemli anne olmak yolunda ilerleyen, bir oğlan anası olan kızı da yolda olan hem hamile hem çalışan anne. Çocuk sahibi olmanın dünyadaki ne harika şey olduğunu iliklerine kadar hisseden ama arada kendini de unutmadan hayatın tadını çıkarmaya çalışan anne.