6 Kasım 2010 Cumartesi

Doğum sonrası kilo verme maratonu

Hamilelikte 12 ila 15 kilo alınırsa, doğumdan sonra çaba harcamadan 6 ay içinde alınan kiloların geri verildiğini söylüyor doktorlar. Ben hamileliğin ilk aylarında şımarıklıktan biraz hızlı kilo almıştım. Hele yazın tatile gidemeyeceğiz diye Nisan ayında çıktığımız açık büfeli tatilde iyice şımarmıştım. Dönüşte gittiğimiz doktor kontrolünde yapılan testte hamilelik şekeri tespit edildi. Gerçi o testin doğruluğundan her zaman şüphe ettim. Çünkü 2 kan verme arasında hiçbişey yememem gerekiyormuş, bense 1 porsiyon börekle portakal suyunu indirmiştim mideye :) Neyse doktorum beni hemen bir diyestisyene yönlendirdi. Çok da iyi oldu, çünkü çok sağlıklı beslenmeye başladım. Gerçi hamileyken tatlı yiyememek biraz zorluyordu, ki tatlıyı çok seven bir insanım. Tatlı yerine bolbol meyve yiyordum. Herhalde o dönem, hayatım boyunca yediğim meyveden daha fazla meyve yemişimdir. Bu sayede hamilelik boyunca toplam 16 kilo aldım. 6. ayın sonunda ise 20 kilo verdim. Nasıl mı? Sırrımı açıklıyorum.

Birincisi emzirmek gerçekten kilo verdiriyor. Emzirme sonucu günde 300 ila 500 kalori yakıldığını söylüyorlar.

İkincisi "Sen emziriyorsun, ye" diyenlere kulak asmamak. Şöyle ki, emzirmek gerçekten kalori yaktıran bir şey olduğu için, doktorlar zayıf düşmemek için emzirme döneminde rejim yapmayın diyorlar. Ama tabi biz Türk insanının rejim yapmamaktan kastı bolbol tatlı yemek olduğu için, nasılsa emziriyorum diyerek fütursuzca yiyen anneler ne yazık ki kilo veremiyor. Hatta doğum sonrası kilo verip, doğumdan sonra doğum kilosuna dönenler bile oluyor. "Sen emziriyorsun, ye" denince anlaşılması gereken bol bol süt ve sıvı tüketmek. Bir kere sütünüzün artaması için sıvı tüketimi şart. Ayrıca vücuttaki kalsiyum depolarının eksilmemesi için de süt şart. Diğer taraftan bol bol meyve ve sebze, kısacası sağlıklı beslenme. Canınızı çekiyorsa, ki emzirme döneminde çekmesi çok muhtemel, tatlı da yenebilir tabii ki. Ben de gayet yiyordum. Ama olay abartmamakta. Diğer taraftan, tatlı yemek gerçekten sütü artırıyor mu tartışması da var tabii. Doktorlar sütü artıran şeyin sıvı tüketimi olduğunu söylüyor. Öte yandan, psikolojik olarak çok sevilerek yenen şeyin de sütü artırabileceğini söylüyorlar. Yani tatlının sütü artırması tamamen psikolojik. Peki ya tahin helvası sütü artırır mı? Eskiler birşey dediyse bir bildikleri vardır düsturundan hareketle, artırması muhtemel, zira tahin kalsiyumca çok yoğun bir gıda...

Kısacası, ben emzirme döneminde sağlıklı beslenerek, rejim yapmadan, tatlı mı da yiyerek doğum kilolarımı verdim. Peki ya diğer 4 kiloyu nasıl verdim. O farklı bir durumdan kaynaklandı ve aslında farkında olmayarak oldu. Şöyle ki  ek gıdaya geçildiğinde, yani 6.aydan sonra,Tuğra'nın inek sütüne alerjisi olduğu tespit edildi. Öyle olunca Tuğra'ya inek sütü yasaklandı. Sadece Tuğra'ya değil tabi, emzirdiğim için bana da yasaklandı. Öyle olunca içinde süt olan, buna margarin de dahil, hiçbirşeyi yiyemez oldum. Çoğunlukla tatlıları tabi. Aslında hayatımda önemli bir yer kaplayan tatlı diyetimden çıkınca, hooop 4 kiloyu pıtır pıtır verdim. E aslında bir yandan hoşuma da gitti. Ama tabi bazen de istediğim hiçbirşeyi yiyemiyor olmak canımı da sıkmadı değil. Ee anne olmak kolay değil...

2 Kasım 2010 Salı

Anne olmak dünyanın en güzel şeyi mi?

Hamileyken en çok yakındığım şeylerden biri, beni hamile gören ve hali hazırda çocuğu olan anne babaların, "Karnındayken tadını çıkar, doğduktan sonra çok zor", "Artık hiçbirşey eskisi gibi olmayacak" gibi, genel bir tespitten ziyade bende olumsuz şeyler çağrıştıran ifadeler duymaktı. Hep dua ettim, anne olunca bezmiş, bıkmış bir hale bürünmeyeyim de, gördüğüm hamilelere de "Vah vaaah" gibisinden konuşmayayım diye.

Dualarım kabul oldu. Bunda tabii ki Tuğra'nın payı büyük. Aşırı yaramaz, huzursuz bir bebek olmadı Tuğra hiçbir zaman. Şunu da belirtmek lazım, ebeveyn olmak gerçekten zor ve evet artık hiçbirşey eskisi gibi olmuyor. Ama o nasıl bir sevgiyse, umurunuzda bile olmuyor. Ben 27 yaşında, yaşıtlarımın benim kadar sorumluluğu yüklenmek bir yana, istediği an istediği yere gidebildiği bir çağdayım. (Tabii bunda evlenme ve çocuk sahibi olma yaşının 30'lu yaşlara kaymasının büyük rolü var) Öte yandan, şu an kendim için değil Tuğra için yaşıyorum. Yemeğini binbir türlü oyunla, hayal gücümü zorlayarak onu oyalayacak şeyler bularak yedirmek mi dersiniz, gecede 5-6 defa uykumun bölünmesi mi dersiniz, seyahate gittiğimizde gezinin büyük kısmını restoranda fellik fellik priz arayarak blenderla yemeğini hazırlamakla geçirmek mi dersiniz, en basit hastalığında kara yaslara bağlamak mı dersiniz....Belki bu listeye diğer anneler neler neler ekler. Dışardan bakan insanlar da sizin halinizi görüp, size acırlar.

Anne babalara acıyan insanlara sesleniyorum...Tamam, hayatımız sizinkinden farklı olabilir, ama yaşadığımız diğer güzel duyguların yanında zorluklar solda sıfır kalır.

Yine söylüyorum, ben şanslı bir anneyim. En azından şimdilik, anlayışlı bir oğlum var. Çok daha zor bebekler, çocuklar var. Ama o sevgi size öyle bir güç veriyor ki, kendiniz bile inanamıyorsunuz. Tam birşey oluyor, bezer gibi olurken, biri ordan sevimlilik yapıp gülüyor, bütün olumsuzluklar çekip gidiyor, yerini sımsıcak bir gülümsemeye bırakıyor. Annem doğum yapmadan önce demişti. "Evet gerçekten zor, gece uyanıyorsun bıkkın bıkkın, ama sonra bir gülüveriyor, o anda çok mutlu oluyorsun". Gerçekten öyleymiş. Tuğra gülünce dünya gülüyor sanki. Onunla olmak, büyüdüğünü görmek, büyümesi için emek vermek bence dünyanın en kutsal şeyi. Evet zor, ama herşeye değer.
Anne adaylarına, yeni annelere sesleniyorum...Evet, anne olmak dünyanın en güzel şeyi. Dışarıdan duyduğunuz olumsuz şeylere aldırmayın. Anne olmak bir kadının başına gelebilecek en güzel şey.