22 Ocak 2012 Pazar

Cocukla cocuk olmak


Kis geldigi icin gezegen Tugra ve annesi olarak eskisi kadar disari cikamiyoruz. Zira hava bazen -15 dereceye kadar iniyor. Dolayisiyla daha fazla evde zaman geciriyoruz. Iki bucuk yasinda, isi gucu oyun ve muzurluk olan ve hatta icinde enerji motoru oldugundan suphelendigim canim oglum Tugra'yi oyalamak ise bayagi bir enerji ve hayal gucu gerektiriyor.

Birgun Tugra'yi oyalamaya calisirken kendi kendime "onun kadar ben de eglensem, onu oyalamak hic zor olmazdi"derken buldum. Ben de "cocukla cocuk" olmaya karar verdim. Cocugunuzun olmasinin en guzel yaninin cocukca hareketler yaptiginizda birinin sizi yadirgamasindan ziyade cocugunuzun size kikir kikir gulmesi oldugunu fark ettim.

17 Ocak 2012 Salı

Dil gelisimi


Geveze Tugra 10 bucuk aylikken konusmaya basladi. Gordugu butun lambalari isaret parmagi ile gosterip "mmba" diyordu. Sonra eliyle bir yapip "bir" demeye, hatta uc dedikten sonra "dot" demeye bile basladi. Bir basladi tam basladi diyebiliriz. Sonrasi corap sokugu gibi geldi. Papagan misali ne desek tekrar ediyordu. En komigi kendi kendine komut verisiydi: yerden kalkarken "kak", otururken "otus", resim yaparken "boya"...

8 Ocak 2012 Pazar

Amerika'ya ilk gelisimiz ve sapsalliklarimiz

Yaklasik  bir bucuk senedir Amerika'da yasiyoruz. Turkiye'ye donmemize alti ay kaldi. Gecen gece Serdarla kendimizi "Vay be ne cabuk gecti, artik donuyoruz" derken bulduk. Sonra aklimiza ilk geldigimiz zaman yasadigimiz sapsalliklar geldi.

Varan 1:  Ucak yolculugu sandigimizdan iyi gecti. Canim Tugracim sanki kirk yildir ucaga biniyormus gibiydi, hic sorun cikarmadi. Gelir gelmez yol yorgunlugu 4-5 saatlik Ithaca yoluna gitmeyelim diye onceden NYC'de otelimizi ayarlamistik. JFK havalanindan Manhattan'a nasil gidecegiz diye dusunurken, nedense taksiye guvenemeyip  kendimizi otobuse attik. Tugra zaten "jetlag" modunda nereye koysan uyur vaziyette idi. Derken otobusten indik. Serdarcim 36. caddedeki Sheraton nerede diye otobus soforune sordu. O da sanki cok yakinmis gibi tarif etti. Biz de Manhattan'i avuc kadar yer zannettik zaar :) Yanimizda iki tanesi devasa buyuklukte olmak uzere 4 valiz ve bir de bebek arabasi vardi. Serdar bir parti bavulla otele gitti, biz de Tugra ile orada bekledik. 15 dk gecti yok, yarim saat gecti yok, 45 dk gecti yok. Hava da kararmaya basladi. Beni bir stres aldi. Derken yanimda cep telefonumun, pasaportumun ve bir cent dolarimin olmadigini fark ettim. (Halbuki Serdar kac defa pasaportunu sana vereyim demisti, evet benim hatam kabul ediyorum) Derken ben yol yorgunlugunun da etkisiyle aglamaya baslamaz miyim? Gelen gecen "ne oldu yardima mi ihtiyaciniz var" diye soruyor. Ben de "ohoho kocam kayboldu" diyerek agliyorum. Simdi hatirlayinca cok guluyorum halime. 1 saat belki daha sonra Serdari gordugumde boynuna sarilip daha da icli agladigimi hatirliyorum.