26 Mart 2012 Pazartesi

Tugra=Babasi

Tugra dogdugundan beri ayni esprilere maruz kaliyorum.

- Bir cocuk babasina bu kadar mi benzer, sen tasiyici anne misin?
- Kopyalayip yapistirmissiniz siz. vs vs.

Bazen de Tugra'yi gorenler biraz sevip sirinlik yaptiktan sonra, "Cok tatli maasallah, cok da yakisikli" deyip bir bana bir babasina bakip, "ayni babasi ama" demiyorlar mi. Hayir birsey degil bizimki bir havalara giriyor :)

Evet dogru. Tugra ayni babasina benziyor. Kasi, gozu, bakisi, gulusu. Ama en belirgini kulaklari :)Serdarin kulaklarinda fare yemis gibi kesikler vardir. Tugra dogdugunda ilk fark ettigimiz sey kulaklarindaki kesiklerdi. Hayret etmistik. Canim babam da hala "Bak Berrak gozleri benziyor sanki" diyerek bana benzetmeye ugrasiyordu. Sanki benzeyince ne olacaksa.

Ama benim asil takildigim, fiziksel ozelliklerden ziyade, huy benzerligi. Yani sonradan kazanildigini zannettigim bazi ozellikler meger dogustan olabiliyormus. Misal:

- Serdar soslu kremali seyleri hic sevmez. Bol soslu makarna, kremali pasta, sulu kofte vs. Boyle birsey genetik olabilir mi? Gayet de veriyorum Tugra'nin onune ama yemiyor pasa. Okulda kurabiye yapmislar. Ustune krema surup, seker dokeceklermis. Bizimki krema istememis, ama sekerlerini almis.

-Serdar cok temkinli dikkatlidir. 2 bucuk yasindaki cocuga temkinli olmayi dikkatli olmayi ne kadar ogretebilirsiniz. Eger icinde yoksa 30 defa da soyleseniz temkinli olmaz. Allahtan benim oyle bir derdim yok. Bizimki dogustan temkinli. Misal karsidan karsiya gecerken araba gelirse diye kucagima tirmanir, disari gittiysek, "anne oyuncagimi unutma, anne cantan nerde?" diyerek surekli kollama yapar. En son kabinde pantalon denerken, cebimden arabanin anahtari dusmus. Ben fark etmedim bile. Bizimki "anne anahtari dusurdun." dedi. Bizimki benim arkami topluyor anlayacaginiz. 

Arada kendime benzettigim ozellikler de oluyor. Ama genelde bunu Serdarla paylastigimda "bosuna cirpiniyorsun, ayni bana benziyor" diyip beni sinir ediyor :) Halbuki ben degil miydim hamileyken "ayni sana benzesin" diyen.

Kim ne derse desin, gezmeci tosun olma ozelligini benden almis. Ben kucukken bahcede oynarken annem evden bir daha birakmazsa diye su icmek veya karnimi doyurmak icin bile eve gitmezdim. Artik hava kararirdi da annem "yastigini yorganini da atayim mi asagiya" derdi. Babaannem "Bugun hava soguk disari cikmak yok" derdi. O namaza durunca, hoop ben kapiyi cekip atardim kendimi disari. Annem tatilden donerken, "oh be eve geldik" diye sevinirdi de hic anlamazdim. Bana gore bir tek uyumak icin eve girsem yeterdi.

"Gezmeye gidelim." diyerek uyanan bir oglum var. Acaba kendim gezmeci oldugum icin onu da cok gezdiriyorum, ondan mi alisti bilmiyorum. Ama biraz da genetik bence. Sonuc olarak, kucuk Serdar annesi gibi gezmeyi seviyor :)

15 Mart 2012 Perşembe

Guzel bir gun


Bu sene havalara taktim kafayi. Bize buraya gelmeden once herkes destansi bir kis yasandigini soylemisti. Nitekim de ilk geldigimiz sene bayagi bir kar gorduk. Asiri sogugu ve dondurucu ruzgari da tecrube ettik. Ama bu sene kisi Turkiye'ye gonderdik sanirim. Butun kis Turkiye karlar altindayken, biz Ankara icin bile hafif denilecek bir kis gecirdik. Evet kar yagdi, ama iki gun sonra hava isindi ve karlar eridi. Subat ayinda hava guzel oldugu icin Tugra'yi parka bile goturdum. En cok kisin gec gelmesinden korkuyordum, ama o da olmadi. Mart ayi itibariyle bahari yasamaya basladik. Evimizin onundeki agaclar bile filizlendi. Hava sicakligi bugun 24 dereceye cikti.

E havalar guzellesince biz de kendimizi parka bahceye attik. Ithaca "Parmak goller bolgesi" (Finger Lakes Region) denilen bir bolgede yer aliyor. Zira bolgenin en buyuk gollerinden biri olan Cayuga golu bir golden ziyade durgun bir nehri andiracak uzunlukta. Dolayisiyla gol kenarinda birden cok park var. Gectigimiz Pazar gunu Taughannouck Falls parkina gittik.

Soz konusu parkin bir bolumunde Taughannouck selalesine giden bir yuruyus parkuru bulunuyor. Diger tarafinda ise gol kenarinda bulunan bir park. Tugra gibi suya tas atmaya bayilan bir cocuk icin birebir. Zira biz bir kenarda otururken, o suyun en kenarina kadar gidip istedigi kadar tas atip oyalanabiliyor. Ayrica gol manzarali bir cocuk parki bulunuyor. Alabildigine cimlik alanda top oynayip kosturabiliyor.


Taughannouck'a gidince genelde karnimizi yakinlarda kofte ekmegi andiran hamburgerleri bulunan Glenwood Pines Restaurant'ta doyuruyoruz. Sonra da ustune dondurma yemege gidiyoruz. Amerikan mutfagi diye birsey yok evet. Bir tek hamburgerleri var. Bir de koca porsiyonlu, oldukca lezzetli ve gorece cok ucuz olan dondurmalari. Bizim gittigimiz dondurmaci -Cayuga Lake Creamery- dagin basinda bulunan ama araba park edecek yer bulunamayacak kadar dolu olan bir dondurmaci. Bahcesinde de cocuklar icin ahsaptan bir tren bulunuyor. Dondurmamizi yedikten sonra Tugra trenin icine girdi, cikarmak icin bayagi zor ikna ettik.




Turkiye'ye donmek icin geri sayarken, buradaki son gunlerimizin tadini cikariyoruz. Guzel havalar da bize kiyak geciyor. Son noktayi, gecen sene bu zamanlardan bir fotograf ile koymak istiyorum.


9 Mart 2012 Cuma

Cocuklugumdan kalan icimdeki ukte

Ben Ankara'da apartman cocugu olarak buyudum. Evimizin yakininda cocuk parki yoktu. Mahallenin cocuklari toplanirdik, evimizin arkasinda araba parki olarak da kullanan bahcede oynardik. Eger gelmeyen olursa da camina gider sesimizi duyurana kadar bagirirdik. "Bahaaar, Bahaaaar, gelsene" diye. Okulda tenefus aralarinda ip atlar, aksam eve gelince ustumuzu degistirir,  tekrar bulusur, ip atlamaya devam ederdik. Sabahtan aksama kadar ip atlardik kisacasi :)

Derken biraz daha buyuduk. Arkadaslarimdan biri paten aldi. Ben de ozendim tabii ki. Denememe de izin vermisti sagolsun. Sonra ben de paten istedim annemlerden. Annemler "Kizim nerede kayacaksin? Bak sonra dusersin. Bizim evimizin bahcesi musait degil." ve daha pek turlu endiselerle beni vazgecirmeye calistilar. Halbuki haklarini yiyemem. Hemen hemen her istedigimi alirlardi. Ben de oyle ac gozlu coksey isteyen bir cocuk degildim ama. Neyse tabii ki beni yildiramadilar. Allem ettim kallem ettim, paten aldirmaya goturdum annemleri.

Oyuncak mi oyun mu?

Tugra'nin oyuncaklari her gecen gun cogalmakta. Sadece oynasin diye oyuncakciya yaptigimiz ziyaretler sonucu buyuk kucuk mutlaka oyuncak ile donuyoruz eve. Her gittigimizde almamaya calisiyorum. Her zaman oyuncak alinacagi hissine kapilmasin diye. Tutturmuyor da sagolsun. Biliyor cunku o zaman olmasa baska zaman oyuncak alinacagini.

Evde genelde oyuncaklarinin hepsi disarida olmuyor. Bir kismini sakliyorum. Ozellikle ilgi gostermediklerini. Sonra cikardigim zaman kiymete biniyor. Yeni oyuncakmis gibi seviniyor, bir sure kendi kendine oynuyor. Ama son zamanlarda oyuncaklarin fazlaliginin onu oylamaya yetmedigine karar verdim. Daha cok oyun istiyor Tugra. Bu oyunlari bazen oyuncaklari ile oynuyoruz bazense hayali oyuncaklarla oynuyoruz. Hatta hayali oyuncaklarla oynadiklarimiz sanki daha cok hosuna gidiyor. Hayali dinozoru eline aliyor, yemek yediriyor. Havada ucan hayali kelebekleri yakalamaya calisiyor, ucmasinlar diye elini simsiki kapatiyor, sonra bana veriyor. Ben tekrar ucuruyorum. Daha neler neler...

Ya da bir oyuncaga ilgi duymadiginda, o oyuncagi kullanarak bir oyun icat ediyorum. Mesela arabalari kaydirmasi icin kaydirakli bir oyuncak aldik. Oyle aman aman ilgi gostermedi. Sonra ben arabalarini aldim. "Bak arabalar arkadas olmus, gezmeye gidiceklermis. Parka gitsinler mi?" diyerek oyun baslattim. Kaydiraktan sirayla arabalarini kaydirmaya basladi. Cok da hosuna gitti. Arabalar dusunce de "Aa bak kaydiraktan dustu, agliyor dedim." Bizimki yuzunde sefkat dolu bir ifade ile arabasini opmesin mi? O gun bugundur o oyunun adi "kayan arabalar" oldu.

Bazen oyuncagi anne baba olarak kendimize aliyormusuz gibi hissediyorum. Oyuncakciya gidince Tugra kadar benim de istahim kabariyor. Hepsini alasim geliyor. Ama biliyorum. Tugra icin oyuncaklarin fazlaligi degil onemli olan. Onun icin oyun onemli. Oyuncak sadece bir arac.