25 Haziran 2012 Pazartesi

Hayatin gercekleri ile yuzlesmek

Turkiye'ye doneli neredeyse bir ay oldu. Kosturmacadan, hasret gidermekten, yeni hayatimiza adapte olmaya calismaktan henuz kendimize gelemedik ve ben bilgisayarimi kucagima alip rahat rahat bloguma yazi yazmaya ancak vakit bulabildim. Bu bir ayda o kadar cok sey yasadik ki nereden baslasam bilemiyorum. Yol hikayemizden ve adaptasyon surecimizden bahsedeyim.

Neredeyse uc yasinda yerinde duramayan bir cocukla okyanus asiri yolculugumuz gayet sorunsuz gecti. Tugra koca adam gibi kulakliklarini takip ucakta cizgi film seyretti ve bende "bu cocugu alir dunyayi gezerim" hissiyati birakti. Uykusu gelince de aramizda uyudu. Asil macera Turkiye'ye inisimizle basladi. THY personelinin grevi nedeniyle ic hat ucuslarinin cogunun iptal oldugunu, sabah 8 ucaginin oglen 2'de hala kalkmamis oldugunu ogrendigimizde dunyamiz yikildi. Jetlag halimize bakmadan araba kiralayip da mi donsek Ankara'ya diye dusunurken bir anda kendimizi ucakta bulduk ve 1 bucuk saat rotarla da olsa ucagimiz kalkti. 

Eve gelene kadar etrafima bakindim. Hersey biraktigimiz gibiydi. Eskisehir yoluna dikilen birkac uzun bina haricinde iki sene once mahkeme karariyla insaati durdurulmus olan bina bile ayni sekilde duruyordu. Sevdiklerim haricinde Ankara'yi pek de ozlemedigimi fark ettim. Eve gelip kebaplari yiyince biraz daha havaya girdim.

Donusumuz en cok Tugra tarafindan cosku ile karsilandi. Ithaca'da uyumak haricinde pek de vakit gecirmedigi odasinin yaninda burada gepgenis odasini ve yeni oyuncaklarini gorunce ziplamaya basladi. "Biz burada kalalim" bile dedi. Etrafinda onunla oyun oynamaya can atan anneanne, babaanne, amca, hala derken bizimki costu da costu. 

Ilk bir hafta tatil havasinda gecti. Tugra ile oyun oynama, Tugra'ya yemek yapma, uyutma gorevlerimi annelere, bulasik yikama gorevimi gelir gelmez optugum bulasik makineme, temizligi de Fatma Ablama  devrettim. 

Derken ikinci hafta ile basladi kosturma. Benim biran once ise baslamam gerektiginden, Tugra'nin da okula baslamasi gerekti. Hem Tugra icin hem benim icin yeni bir hayat basladi. Iki sene dipdibe yapisik hayatimiz sona erdi. Annesinin kuzusu okullu oldu, ben de calisan anne oldum. 

Ailecek Ithaca'da cennetten kopma hayatimizda mutlu mesut, kosturmacasiz, dertsiz tasasiz, huzurlu hayatimizin sona erdigi aci gercegi ile yuzlestik. Turkiye gercegi ile, buyuk sehir trafigi ile, mutsuz Turk insaninin asik surati ve azarlayici tavri ile yuzlestik. Yanlis anlasilmasin ulkemi, insanimi bir annenin cocugunu sevdigi gibi seviyorum. Elestirmem, dogrulari soylemem, yakinmam, boyle olmamasi gerektigini dusundugumden, birseyleri degistirmek istememden. Zira Amerika'dan donmus bir insan olarak bu yakinmalarim bazi insanlarda simariklik hissi yaratmadi degil. "Canim bizim ulkemiz de bir baska" denmedi degil. E baska tabii ki. Ama medeniyetten gelince daha cok batiyor insanin gozune cogu sey.

Bazen Amerika'daki hayatimiz bir ruyaymis gibi geliyor. Gozlerimi kapatiyorum, sanki oradaki yatagimizda yatiyormusuz gibi hissetmeye calisiyorum, icim bir hos oluyor. Hayattan iki sene calmisiz, ruhumuzu dinlendirmisiz. Orada gercekten yasiyormusuz, burada gelisine gorev ifa eder gibi yasiyoruz sanki. Hayatimizda hic unutamayacagimiz bir iki sene gecirmisiz. Tugra'yla doya doya vakit gecirmisiz. Daha guzel, saglikli, huzurlu gunlerimiz olur yine umarim. Hissediyorum olucak.