Yaklasik bir bucuk senedir Amerika'da yasiyoruz. Turkiye'ye donmemize alti ay kaldi. Gecen gece Serdarla kendimizi "Vay be ne cabuk gecti, artik donuyoruz" derken bulduk. Sonra aklimiza ilk geldigimiz zaman yasadigimiz sapsalliklar geldi.
Varan 1: Ucak yolculugu sandigimizdan iyi gecti. Canim Tugracim sanki kirk yildir ucaga biniyormus gibiydi, hic sorun cikarmadi. Gelir gelmez yol yorgunlugu 4-5 saatlik Ithaca yoluna gitmeyelim diye onceden NYC'de otelimizi ayarlamistik. JFK havalanindan Manhattan'a nasil gidecegiz diye dusunurken, nedense taksiye guvenemeyip kendimizi otobuse attik. Tugra zaten "jetlag" modunda nereye koysan uyur vaziyette idi. Derken otobusten indik. Serdarcim 36. caddedeki Sheraton nerede diye otobus soforune sordu. O da sanki cok yakinmis gibi tarif etti. Biz de Manhattan'i avuc kadar yer zannettik zaar :) Yanimizda iki tanesi devasa buyuklukte olmak uzere 4 valiz ve bir de bebek arabasi vardi. Serdar bir parti bavulla otele gitti, biz de Tugra ile orada bekledik. 15 dk gecti yok, yarim saat gecti yok, 45 dk gecti yok. Hava da kararmaya basladi. Beni bir stres aldi. Derken yanimda cep telefonumun, pasaportumun ve bir cent dolarimin olmadigini fark ettim. (Halbuki Serdar kac defa pasaportunu sana vereyim demisti, evet benim hatam kabul ediyorum) Derken ben yol yorgunlugunun da etkisiyle aglamaya baslamaz miyim? Gelen gecen "ne oldu yardima mi ihtiyaciniz var" diye soruyor. Ben de "ohoho kocam kayboldu" diyerek agliyorum. Simdi hatirlayinca cok guluyorum halime. 1 saat belki daha sonra Serdari gordugumde boynuna sarilip daha da icli agladigimi hatirliyorum.