20 Aralık 2011 Salı

Nereden nereye...


Tugra 12 Eylul itibariyle haftada iki yarim gun okula gitmeye basladi. Baslarda cok endiseliydim alisamayacak diye. Hatta neredeyse vazgeciyordum. Okuldaki ogretmenlerin telkini ile bir sans vermeye karar verdim. Tugra'yi "Anne gitmee" diye arkamdan aglarken birakip gitmek ne kadar zordu tahmin edemezsiniz. Kendimi "kotu anne" gibi bile hissettim.

14 Aralık 2011 Çarşamba

Vurma sorunu

Cocuk buyutmek ne kadar degisik birseymis meger. Her donem yeni bir seyle karsilasiyoruz. Bu aralar vurma huyu cikti Tugra'da. Gerek bana gerek babasina pata kute girisiveriyor bazen. Oyun zannediyor cogunlukla. Guluyor vururken bize. Bir de eli sert sagolsun, acitmiyor da degil hani.

30 Kasım 2011 Çarşamba

Ev hanimi olmayi istemek

Bana daha once "ev hanimi olucaksin, evi temizleyeceksin, yemek yapacaksin, cocuguna bakacaksin" deselerdi, "hah, deli misin?" der kestirip atardim. Benim hayalim takim elbisemi ve mumkunse topuklu ayakkabilarimi giyip, sabahlari makyajimi yapip, castidi castidi ise gitmek, toplantilara gitmek, sozum ona kendimi onemli (!) hissetmekti. Nitekim de 3 sene kadar bu hayalimi gerceklestirdim. Basim goge mi erdi? Kesinlikle hayir.

10 Kasım 2011 Perşembe

Cocuklu ve mutlu

Hamileyken en cok sikayet ettigim sey etrafimdaki cocuklu insanlarin cocuklu hayatla ilgili icimi karartmalari idi. "Karnindayken hersey daha kolay" diyen oldu, "Hayatin hicbir zaman eskisi gibi olmayacak" diyen oldu. Tamam ben de biliyordum cocuklu hayatin eskisinden daha zor olacagini, ama hamile bir insana bu soylenir mi bu yahu. "Biriniz de guzel birsey soyleyin" der dururdum icimden.  Bu yuzden hamileyken cok dua ettim, soylenen bir anne olmayayim, pozitif bir anne olayim diye.

7 Kasım 2011 Pazartesi

Gurbette pide ustasi olmak

Gurbette insanin neler neler cekiyor cani. En cok da Turk yemeklerini. Turk yemekleri derken ev yemeklerini degil tabii ki. Onlar evimizde pisiyor. Ama o kebaplar, pideler, lahmacunlar...

Daha once buradaki bir teyze pide yapmisti. Ona sormustum hamurunu nasil yapiyor diye. "Yavrum maya koyuyorum, biraz su ve aldigi kadar un". Teyzecim ben ne anlarim "aldigi kadar un" kavramindan. Daha cicegi burnunda ev hanimiyim. Bana miktar soyle. Sonra internetten arastirmistim. Yine hepsinde "aldigi kadar un" cikmisti karsima. 

Iste bu noktada, bir sene gec de olsa yine ufkumu aydinlattim ve www.turkishcookbook.com'la tanistim. Sitenin sahibi Binnur Hanim, Kanada'da yasayan ve bence eli opulesi, hay akliyla bin yasayasi bir Turk. Muhtesem tariflerinin yaninda sitenin guzelligi, tariflerin ozellikle Kuzey Amerika'da yasayanlarin kullanabilecegi malzemeleri icermesi. Ben ispanakli karadeniz pidesi ile kiymali karadeniz pidesini basari ile tatbik ettim ve kanimca kocamin bana olan askini tazeledim. Ne de olsa erkegin kalbine giden yol midesinden gecer. Gurbette olan olmayan butun ev hanimlarina siddetle tavsiye edilir.

Kitap kurdu anne

Ne zamandir bloga birseyler yazmak icimden gelmiyor. Halbuki yazacak o kadar cok sey birikti ki. Sehrimizin kutuphanesini ben de somurmeye basladigimdan beri kendimi "chick-lit" dedikleri kadin romanlarina gomulmus buluyorum. Ne yapayim dizi seyredemiyorum, ben de dizi vari kitap okuyorum. Hem de elimden birakamadan, her bos vaktimde okumak icin yanip tutusarak.

26 Ekim 2011 Çarşamba

Cocuklarimizi hayata hazirlamak

Tugra buyudukce bir anne olarak ustume dusunlerin arttigini fark ediyorum. Artik sadece gazini cikarmak, yemegini yedirmek, altini degistirmek, oyun oynamak degil gorevim. Su an 2 yasinda olan ve krese gitmesi ile birlikte disari ile etkilesimi artmakta olan oglumu hayata hazirlamam gerekiyor. Hayat ana kucaginda gecmiyor. O da yavas yavas bir birey oluyor. Yaninda annesi babasi olmadan kendi ayaklari ustunde durmayi ogrenmeye basliyor. Bir zorlukla karsilastiginda mucadele etmesi gerektigini, uzulse de yilmamasi gerektigini ogrenmesi gerekiyor.

25 Ekim 2011 Salı

Gozumuzdeki yas kurumadan...

Daha gozumuzdeki yas kurumamisti halbuki. Hala sehitlere uzulmekte idik. Derken bir kotu haber daha geldi canim ulkemden. Yuzlerce olu, binlerce yarali, milyonlarca gozu yasli insan. 

Ah ah canim ulkem. Gurbette ne kadar ozluyorum seni bir bilsen. Insanini, doya doya Turkce konusmayi,  yemeklerini, bogazini, lahmacununu... Butun guzel seylerin yaninda kotu seyleri bile ozledigim oluyor bazen. Ah canim ulkem gurbetteyken disaridan baktigimda daha da caresiz gozukuyorsun gozume. Elimden birsey gelmiyor birseyleri degistirmek istesem de. Yillardir birseyler degisiyor mu ki sanki? 

24 Ekim 2011 Pazartesi

Gece Sohbetleri

Bizim Tugra tam bir "Gececi Neset". Zira kendisi 10 bucuk 11'den once uyumuyor. Tugra 6 aylikken ise basladigimda, cok dua ettim erkenden uyumasin da eve geldikten sonra biraz vakit gecirebileyim diye. Sonunda duzeni de ona gore ayarlandi. Sabah da sagolsun cok erken kalkmiyor. Simdi 7-24 beraberiz, o yuzden su an aksamin biraz bana kalmasi icin "Keske daha erken uyusa" demiyor degilim. Ama bir turlu basaramadik uyku saatini one cekmeyi.

20 Ekim 2011 Perşembe

Tugris kutuphanede

Bir senedir Amerika'da olmamiza ragmen, burnumun dibindeki hazineyi fark etmemisim megersem. Canim ulkemin baskentinde akademik arastirma yapmak icin bile kutuphane imkanlari kisitliyken, ben ne bileyim koyumuz Ithaca'da bir hazine degerinde kutuphane bulunacagini.

 Amerika'da okumaya ne kadar onem verildigini marketkerde bile bedava kitap imkani sunulmasi ile tecrube etmistim. Tompkins County Halk Kutuphanesi de bunun diger kaniti imis megersem.Yetiskinler icin bir suru kitap bulunmasinin yaninda en onemli ozelligi en az yetiskin bolumu kadar buyuk cocuk kitaplarina ayrilan bir bolumun, daha dogrusu koca bir salonun bulunmasi. Ustelik bir kitabi tam uc haftaligina odunc alabiliyorsunuz. Her seferinde de 20 kitap odunc alinabiliyor. Tugra'nin karti ile beraber sayi cikiyor 40'a. Bunun yaninda bir suru cizgifilm ve film de odunc alinabiliyor.

24 anne aglarken...


Anne olunca empati yetenegim mi artti bilmiyorum ama Tugra'ya karsi sevgim cosup tastiginda hep bir yerlerde yuregi yanan anneleri dusunuyorum. Cocugu hasta olanlari, cocuguna yarin yemek bulabilecek miyim diye dusunenleri.. Ve surekli dua ediyorum. Ben simdi oglumla saglikli huzurlu sicak bir yuvanin icindeyim. Darda olan yuregi yanan annelere Allahim yardim et diye.

14 Ekim 2011 Cuma

Bir annenin ikna kabiliyeti

2 yas sendromu dalga dalga kendini gosterirken, artik Tugra'ya bir seyi yaptirmak o kadar kolay olmuyor. Eskiden koydugun yerde duran, gel deyince gelen, aciktin mi diye sormadan mama sandalyesine oturtulup yemegi yedirilen kucuk oglum buyuyor. Artik hersey benim kontrolumde degil. "Ben buyuyorum, benim de isteklerim var" diye bar bar bagiriyor sanki kucuk adam.

11 Ekim 2011 Salı

Evdeki sessizlik

Tugra okulda, ev o kadar sessiz ki... Bir mahsunluk var sanki, nesesi yok evin, civiltisi yok. Bilgisayarin basinda rahat rahat oturabiliyorum. "Anne gelsene", "Beni kucagina al" diyen yok. Bu sabah yine soylenerek gittik okula. Gidince de yine mahsunlasti tabii ki. Ama her gecen gun iyiye gidiyor. Kapiya kadar pesimden kovalamadi. Aglayarak da olsa el salladi bana canim oglum.

1 Ekim 2011 Cumartesi

Bir zamanlar Tugra'nin annesi

Bir zamanlar Tugra'nin annesi bendeniz de cocuktum. Calisan ve bir evin yukunu ustunde tasiyan annem beni sevip ozel ilgi gosterdiginde cok mutlu olurdum. Arkadaslarim ile ogretmencilik oynardim. Bebeklerim ogrenci olurdu, onlara ders anlatirdim. Tenefus aralarinda da kalemle sigara iciyormus gibi yapip diger ogretmen arkadaslarim ile kocalarimizi cekistirirdik. Evcilik oynardim bazen. Bir sandalyeye iki kisi oturur dolmusa binip gezmeye gidiyormus gibi yapardim.

30 Eylül 2011 Cuma

Dalga dalga iki yas sendromu

Bu iki yas sendromu nasil birsey henuz anlayamadim. Bir sure gizliyor kendini. Tugra uysal, uyumlu, sorunsuz bir cocuk oluyor. Cok sorunlu oldugundan degil genelde zor bir cocuk degil hakkini yemeyeyim. Sonra bir bakiyorsun birsey oluyor, bizimki isyankar kesiliyor. Sakinligi ve mutlulugu pamuk ipligine bagli oluyor. Kontrolu ele aliyor, o istemeden adim atamiyorum, oyuncagini yerden alip baska yere koysam, "hey sana ne oluyor" der gibi alip geri yere atiyor. O zamanlarda her hareketime dikkat etmek zorunda oluyorum. "Allah simdi kiyameti sokucek" diye odum kopuyor. Isin asli kucuk bir cocuk evde diktator kesiliyor.

29 Eylül 2011 Perşembe

Tembel (!) ve mutlu anne

Amerika'da Turkiye'deki hayat standardimizin cok altinda yasiyoruz. Bulasik makinamiz yok. Camasirlarin agzini burnunu kaydiran, renklerini degistiren Turkiye'de olsak yuzune bile  bakmayacagim kucuk bir camasir makinamiz var. Eve temizlige gelen yok.  Ustune bir de ilgi bekleyen, onunla surekli oyun oynamami bekleyen bir Tugra var. Arada gelip yuku hem duygusal olarak hem fiziksel olarak hafifleten, hayatimizin olmazsa olmazlari annelerse okyanusun diger ucunda. Demem o ki ustume yapismis bir suru onemli rol var: ev hanimligi, annelik ve hatun kisi rolu.

Mujde Tugra okula alisiyor..

Tugra'nin okul macerasi son hiziyla devam ediyor. Tam 3 kere bensiz okulda kaldi. Ilk gun hem onun icin hem benim icin zor gecti. Onu aglayarak biraktim, sonra okulun girisinndeki koltuga oturdum. Orada kalmayi planliyordum, eve gidesim yoktu hic. Sonra okulun muduru geldi yanima. "Iyi misin?' dedi. Demesiyle ben ohoyle aglamaya basladim. Icerde Tugra agliyor, disarda ben. "Burada durma, eve git, gerekirse biz seni arariz" dedi ve resmen kiskisladi beni :)

21 Eylül 2011 Çarşamba

Ben krese hazir miyim?


Bu hafta iki gun daha gittik krese. Tugra'yi birakma denemelerinde bulundum, ama kesinlikle kabul etmedi. Ben de birakmadim. Bir kosede oturdum, kesinlikle mudahale de etmedim. Ben orada oldugum sure boyunca gayet iyi oynadi. Ama arada arkasini donup bakti ben orada miyim diye. Beni goremeyince huzunlendi, annem nerede diye. Ona haber vermeden gizlice gitmeyecegimi soyledim. Ogretmeni ile konustum. Gizlice gitmedigim surece psikolojisinin olumsuz etkilenmeyecegini soyledi. Her seferinde belirli bir rutin ile onu birakirsam zamanla alisabilecegini de soyledi. Yarin Mickey Mouse'umuzu da alip gidecegiz ve ben oglumla vedalasacagim. Bu sefer yapacagim.

18 Eylül 2011 Pazar

Mukemmel sekilde mukemmel olmayan ebeveynler

"Mukemmel sekilde mukemmel olmayan ebevenynler", diger deyisle "Perfectly imperfect parents" terimini Amerika'da ogrendim. Hatta bir diger slogan da "Biz mukemmel degiliz, biz ebeveyniz". Ilk duydugumda fark ettim, aslinda cocuklarimizi en iyi sekilde yetistirmeye calisirken bir suru hata yaptigimizi. Sonucta biz de insaniz, zaman zaman sabirsizlaniyoruz, sinirimize yeniliyoruz, ya da dogru yaptigimizi zannedip bir suru hata yapiyoruz cocuklarimizi buyuturken.

16 Eylül 2011 Cuma

Okulda 4. ve 5. gun

Okulda ilk haftamizi tamamladik. Guzel ve umut dolu baslayan haftayi umitsizlikle tamamlamis bulunuyoruz. Zira bagrima tas basip aglayarak da olsa Tugra'yi bensiz birakmayi denedim. Biraz koridorda oyalandim, susar belki dedim. Susmadi, bari gideyim de sesini duymayayim dedim. Giriste Gunes'in annesini gordum ve ben de koyverdim. Biraz birbirimizi rahatlattik. Aradan 10 dk gecti. Susmustur herhalde, gidip bakayim dedim ki bizimki aynen devam. Kresin genel sorumlusu benim halimi gorunce "Ben gidip bakayim" dedi. 5 dk sonra dondugunde "Hala agliyor isterseniz gidin" dedi. 

Enteresan olani beni gorur gormez sustu ve hemen oyun oynamak istedi. Bir onceki gune gore daha az mahsunlasti. Eve geldigimizde de keyfi daha yerindeydi. Ogretmene onlar icin sorun olmazsa bu gecis suresini biraz uzatabilecegimizi soyledim. Okuldan nefret etmesini istemiyorum cunku. Yine eve donmek istemedi en azindan bu iyi bir gelisme.

15 Eylül 2011 Perşembe

Okulda 2. ve 3. gun

Kreste ikinci gunumuz de bekledigimden iyi gecti. Tugra ile beraber gittik. Tugra yine cok heyecanli ve hevesliydi. Gider gitmez Tugra'nin ogretmeni koordinatorle olan toplantimi hatirlatti. Tugra oyuna dalmisti zaten. "Tugra'cim ben simdi gidiyorum, gelicem sonra dedim". "Tamam" dedi. Yarim saat suren toplantidan sonra dondugumde, Tugra hala kendi kendine oyun oynuyordu. "Vay be" dedim kendi kendime. Oglum buyumus, cok heyecanlandim ve mutlu oldum.

13 Eylül 2011 Salı

Okulda ilk gun



Tugra gunlerdir "Ben okula ditcem, oncaklarla oyniycam" diyor, okulunun yanindan gecerken "bak okulum" diye gosteriyordu. Beklenen gun geldi. Dun okulun ilk gunuydu. Bir heyecan cantamizi hazirladik. Tugra cantasini eline aldi, eke toka kapidan cikti okula gidicem diye. Gunlerdir suren yagmurlu, bulutlu ve hatta sisli havadan sonra sansimiza hava da cok guzeldi, yuruyerek gittik okulumuza.

6 Eylül 2011 Salı

Tugra'nin doktor macerasi

Tugra'nin doktor kontrolleri biz Turkiye'deyken, yani 1 yasina kadar cok rahat geciyordu. Sarisin, renkli gozlu, bol bol gulumseyen, sakin sakin konusan bayan bir doktoru vardi. Tugra'yi da sakin sakin muayene ediyor, huysuzlaninca zorlamiyordu. Tugra cogu zaman gulumseyerek muayene oluyordu.

Tugra'nin annesi tatilde

5 Eylul Amerika'da isci bayrami olarak kutlaniyor. Bir suredir yogun bir sekilde Tugra ile ilgilendigimi, sinirlerimin de gerilmeye basladigini fark edip kendime vakit ayirmaya karar verdim bugun. Serdar'a da dedim "Ben bugun tatil yapicam ona gore". Serdar da "Tabii canim, bugun senin bayramin, iscinin emekcinin bayrami" dedi ve bu fikrimi destekledi sagolsun.

3 Eylül 2011 Cumartesi

Uyuyan cocugunuzun saci itinayla kesilir

Cocuk sahibi olduktan sonra yeni yeteneklerimi fark etmeye basladim. Meger bayagi guzel resim ciziyormusum mesela. Halbuki okuldayken en sevmedigim ders resimdi. Butun karne 5, resim 4. Gerci bunda Turk egitim sisteminin de sacmaligi yok degil. Herkes guzel resim yapmak zorunda mi kardesim.

Neyse ne diyordum. Bir diger kesfedilen yetenegim de uyurken Tugra'nin sacini kesmek. Zira Tugra uyanikken kesinlikle sacinin kesilmesine musaade etmiyor. Bizimkisi inatci, bir hayli korkak ve yaygaraci. Tugra'nin saclari burada uzayinca ben de careyi uyurken kesmekte buldum. Ilk baslarda ensesinin bir yani kisa bir yani uzun oluyordu, ikinci postada rotus atiyordum. Simdi o da yok tek seferde sipsak. 

Bir sefer onlerini biraz kisa kestim. Gece uykusu daha derin oldugu icin gece kesiyorum, tam da kestiremedim nasil oldugunu. Sabah bir uyandi kuzu, tam bir oglan cocugu olmus. Dun gece de ogluma okul trasi yaptim, 10 gun sonra okula baslayacak ya. Hem de katli matli cok tarz :) Serdar bu isi meslek edinebilecegimi soyluyor. Uyuyan cocuga tras yapan berber. Bence de fena fikir degil :)

31 Ağustos 2011 Çarşamba

Kankam Tugra

Serdar 5 gunlugune sehir disindaydi. Turkiye'den gelen arkadaslarini gezdirdi. Ben de artik yaz boyunca suren seyahat maratonundan sonra evde kalmayi tercih ettim. Basta cok endiseliydim. 5 gun boyunca bunalir miyim diye. Hic de sandigim gibi olmadi.

30 Ağustos 2011 Salı

Tugra'nin uyku duzeni

Tugra artik kendi kendine uyuyor diye yazmistim bir zaman. Kulliyen yalan. O eskidendi artik tamamen tepetaklak oldu uyku duzenimiz. Bunda oncelikle Tugra'nin 3-4 gun boyunca ateslenmesinin, yaz boyunca evdeki misafirlerimizin ve daha cok otellerde uzun sure ayni odada ve ayni yatakta yatmamizin payi buyuk.

Goodnight Moon


Goodnight Moon kitabi Amerika'da 0-3 yas grubu cocuklar icin kult haline gelmis bir kitap. Daha once kitapcilardan birinde sayfalarina bakmis, resimlerini begenmemis, "aman cocuklar bunun nesini seviyor" demis almamistim. Daha sonra bizim marketteki kitap paylasim rafinda gordum ve aldim.

29 Ağustos 2011 Pazartesi

Empatinin onemi

Amerika'da yasadigimiz sure boyunca Amerikalilarin nasil cocuk yetistirdiklerini gozlemliyorum. Sokakta insanlarin cocuklarina nasil davrandiklari, kitaplar ve cizgi filmler bu konuda cok fazla fikir veriyor. Su ana kadar fark ettigim onemli bir nokta var. Amerikalilar cocuklarina empatiyi ogretiyorlar.

Tugra krese basliyor...

Ne zamandir Tugra'yi krese gondermeyi dusunuyordum. Cunku motor takilmis gibi bitmek tukenmeyen bir enerjisi var, surekli oyun oynamak istiyor ve beni de oyun arkadasi yapmak. Dolayisiyla ben ona yetemiyorum. Sokakta kendi yasitini gorunce deli oluyor, arkadas diye cildiriyor vs. Cok degil iki yarim gun kres ona iyi gelir diye dusundum. Hem arkadas edinir, hem Ingilizce ogrenir, hem enerjisi bosalir.

25 Ağustos 2011 Perşembe

Tugra'nin gobegi nerede?

Tugra'nin dogumgunu coskuyla kutlandi. Tugra'nin cok sevdigi ablalarini abilerini cagirdik dogum gunu partisine. Salonumuz suslendi, balonlar sisirildi ve parti basladi. Artik nasil islediysem cocugu, kitaplarla masallarla hikayelerle "Bak dogum gunu pastasi gelince mumu ufleyecegiz" diye, Tugra pastayi gorur gormez iki metre oteden basladi uflemeye. Benim de katkilarimla basariyla sondurduk mumuzu. Sonra ilk ben sarildim ogluma. Nasil da buyumus, anladi ozel bir durum oldugunu. Sokuldu koynuma. Sonra hediyelerini acti, herkese tesekkur etti ve tek tek optu.

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Iyiki dogdun Tugra

2 sene once dogum sancilarim geldiginde cok mutlu olmustum, artik sana kavusuyorum diye. Sen dogup da seni bana gosterdiklerinde bir pamuk yumagi gibiydin ayni, cipil cipil bana bakiyordun. 'Canim kuzum benim, ne tatli seysin sen' diye sevmistim seni. O ani hic unutmuyorum, hicbir zaman da unutmayacagim.

15 Ağustos 2011 Pazartesi

Adaptasyon sureci tamamlandi

Anneler bizi ziyaret ettikten sonra bir donesim gelmisti Turkiye'ye. Bir depresif hal almisti beni. Sanki Amerika'ya yeni gelmisiz de kimsemiz yokmus gibi gelmeye baslamisti. Cok sukur bu sureci de atlattim.

Tatli Patates

Amerika'ya gelince tanistik tatli patates ile. Meger inanilmaz faydali, besleyici bir gida imis. Demir, kalsiyum, fosfor deposu. Ustelik de lifli oldugu icin sindirime de yardimci. Tadi da kestaneyi andiriyor. Pek cok cesidi var tatli patatesin, ama biz ici turuncu olan, "yam" dediklerinden aliyoruz. Tipi de bal kabagina benziyor ayni.

14 Ağustos 2011 Pazar

Cocugum agliyor! Eyvaaah!

Aglamak bebeklerin kendini ifade tarzi olarak bilinir. Konusamadiklari icin istediklerini ifade edemezler. O yuzden acikinca, uykusuz kalinca, gaz sancisi girince aglarlar. Anneler de hemen geregini yapar bebeklerini sustururlar.

5 Ağustos 2011 Cuma

Universal Studios (LA) ve Tugra


Las Vegas'a kadar gidilir de, Los Angeles ziyaret edilmez mi dedik ve Vegas ziyaretimizi LA'de noktaladik. Kisa bir ozet gecicek olursam, acikcasi Santa Monica Beach, Huntington Beach iyi guzel de benim canim ulkemin denizi, dogasi ile boy olcusemez gibime geldi. Onun disinda Beverly Hills'deki evlere ailecek bayildik, ikramiye cikarsa oradan ev almaya karar verdik.

Hatirla sevgili mucizesi (!)

Tarih 14 Subat 2010, Tugra 6 aylik. Biz 14 Subat vesilesi ile kari koca bir kacamak yapalim dedik. Tugra'nin babaannesi geldi, Tugris'e bakmaya. Kacamak dedigim de Park Caddesi'ndeki Kitir'da kokorec yemek. Biz yokken babaannesi de Tugra ile sevgiler gununu basbasa kutladi. Babaannesi o zaman Tugra'ya "Hatirla Sevgili"yi soylemis, beraber dans etmisler. Tugris de mest olmus.

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Evdeki senlik bitti, bir mahsunuz simdi

2 aylik maratonumuz sona erdi. Tugra'nin once anneannesi, dedesi, dayisi, Oya Yengesi, kuzeni Ece geldi ziyarete. Onlar gitti babaannesi, amcasi ve halasi geldi. Gezdik tozduk, en onemlisi birbirimize doyduk. Sonra gittiler, bir mahsunluk coktu evimize, 60 metrekarelik evimizde cok alismistik cumbuse halbuki.

Annelik bu iste..

Bu aksam Tugra'ya yeni aldigim kitabi okudum. Kitabin konusu bir annenin cocugunu her zaman, her daim, kayitsiz sartsiz sevmesi hakkinda idi. Kitaptaki cocuk her gecen gun buyuyor, buyudukce yaramazlasiyor, etrafi dagitiyor, kirletiyor falan. Ama annesi "Beni ne kadar uzersen uz, kizdirirsan kizdir, seni cok seviyorum, sonsuza kadar da sevicem diyor". Kitabin sonlarina dogru anne yaslaniyor, artik o annesini gormeye gidiyor, hasta yataginda ona onu ne kadar cok sevdigini soyluyor.

18 Temmuz 2011 Pazartesi

Las Vegas'a cocukla gidilir mi?

Las Vegas tatilini cok onceden planlamistik. Ben internetten arastirmaya baslamistim. Las Vegas gibi 'gunah sehri' denilen yere cocukla gidilir mi diye. Cok da guzel gidilirmis. Iste Las Vegas izlenimleri ve Tugra'nin maceralari..

17 Temmuz 2011 Pazar

Altinci hastalik

Eveeet, sonunda altinci hastaligi gecirdik. Dis atesine oylesine benziyor ki, kopek dislerini cikarirken ki ateslenmesinden hicbir farki yoktu. Ayni sekilde 2 gun kesintisiz suren ates, 3. gun hafifledi, sonrasinda da cogunlukla boynu ve yuzunde olmak uzere kirmizi dokuntular cikti. Dokuntuler de birkac gunde sondu, ama dokuntu oldugu sure boyunca huysuzluk ve istahsizlik devam etti. Sonra da bir anda hem istahi hem nesesi yerine geldi.

Evimizde senlik var

Aylik bir maratondan sonra annemleri yolcu ettik. Ayni gun Tugra'nin babaannesini, amcasini (Tugra'nin deyimiyle emmisini) ve halasini (Tugra'nin deyimiyle Nendis'i -Nergis'i) karsiladik. Boylece huzunlenmeye firsat kalmadan bir diger sevinc yasadik. Allah su interneti ve skype'i icat edenden bin kere razi olsun. Kamera ile gorustugumuz icin Tugra hic yadirgamadi, daha dun gormus gibi sevincle coskuyla karsiladi herkesi...

7 Temmuz 2011 Perşembe

Cocukla seyahat- NYC ve Boston

Tugra'nin anneannesinin ve dedesinin gelmesiyle evimizin senlendiginden bahsetmistim. Hemen arkasindan dayisi, Oya yengesi ve kendisiyle yasit kuzeni Ece'nin gelmesiyle nesemiz daha da bir katmerlendi ve iki haftalik seyahat seruvenimiz basladi.

3 Haziran 2011 Cuma

Tugra anneannesi ve dedesine kavustu

En son Ocak ayinda gormustu Tugra anneannesi ve dedesini. O zamandan beri internetten kamera ile gorusuyorduk. Teknolojinin ne kadar harika birsey oldugunu insan gurbetteyken daha iyi anliyor. Eskiden birakin internetin telefonun bile olmadigi zamanlarda insanlar ne yapiyordu cok merak ediyorum. Kamera ile gorustugumuz icin Tugra hic yadirgamadi anneannesi ve dedesini. Hemen sarildi, sevgi gosterisinde bulundu, sanki hic ayrilmamis gibi oldular bir anda.

31 Mayıs 2011 Salı

Sokak cocugu Tugra

Burada havalar isindi. Biz de park sezonunu actik. Ama ne acmak. Sabah aksam parklardayiz. Hava karariyor, zor ikna ediyorum Tugra Beyi iceri girmeye. Yoksa ona kalsa acliktan olene, kaydirak tepesinde uyuyakalana kadar oynar. Ne yapsin cocuk, onu suclayamam, genlerinde var. Zira bana annem "yastigini yorganini da asagiya atayim mi?" dermis.

Ikinci cocuk???

Ben cocuklari cok seviyorum. Bazisi sadece kendi cocugunu sever, tamam ben de Tugra'yi bir baska seviyorum orasi tartisilmaz ama genel olarak cocuklari cok seviyorum. Bebek de degil daha cok cocuklari seviyorum. Kucucuk halleriyle koca adam gibi gezmelerini, dunyayi kesfetmeye calismalarini, boylarindan buyuk laflar etmelerini, oyun oynarkenki sevinclerini cok seviyorum. Bence benden tam bir anaokulu ogretmeni olurmus.

20 Mayıs 2011 Cuma

Ben ben hep ben!

Tugrisko her gecen gun buyuyor. Buyudukce de degisiyor. 2 gundur bir haller oldu kendisine. Bir tutturma, bir memnuniyetsizlik, bir sinir. Bir de dilinden dusmeyen cumle "Ben yapicam, ben acicam, ben cikicam" vs..Ben artik buyudum demeye calisiyor, kendini ispat etmeye calisiyor kucuk adam. Iki yas sendromuna dogru da uygun adim mars mars ilerliyoruz.

 Simdilik sakinim, bu donemi bekliyorduk zaten merakla. Cok merak etmesek iyiymis tabii :) Boyle durumlarda once sinirleniyorum, sonra kendimi sakinlestiriyorum, sinirlensem, kizsam ben de inatlassam, bir sonuc getirecek mi? Hayir, ustelik Tugra daha da cok direnecek. Dikkatini dagitmaya calisiyorum, sevdigi birseyler veriyorum eline vs. Tabii bendeki bosalmayan sinir sonra baska bir yere bosalmaz umarim :) Zaten siniri gecince tatliligi, sirinligi ile unutturuyor bana herseyi.

Kucuk oglum buyumus de iki yas sendromuna da girmis, aman da aman :)

Kitap Kurdu Tugra

Benim oglum tam bir kitap kurdu. Daha akli ermeden almaya baslamistim ben kitap ona. Tam olarak konsantre olup dinleyemese de ufak ufak okumaya baslamistim. Simdi ise her an her saniye kitap okumaya hazir bir sekilde geziyor. "Anne titap okuyalim". Bir kitap bitiyor, "Baska titap okuyalim". Cok hosuma gidiyor. Kitaplardan o kadar cok sey ogreniyor ki. Genellikle kitabi okumuyorum ben zaten. Resimlere bakarak, gostererek anlatiyorum. Ona sorular soruyorum. Bir sure sonra o okumaya basliyor bana kitabi. Cogu zaman sasirtiyor beni, kitaptaki karakterin adini soyleyiveriyor. "Kim gelmis oglum" diyorum, "Antoni" deyiveriyor, o an yumul zaten o "Antoni" diyen agiza.

13 Mayıs 2011 Cuma

Evdeki diktator degil evdeki diplomat olmak

Cocuk gelisimi uzerine cok fazla kitap okudugum soylenemez. Simdiye kadar sadece iki kitap okudum. Birisi Harvey Karp'in "Mahallenin En Mutlu Yumurcagi" adli kitabi, digeri ise hala okumakta oldugum Leyla Navaro'nun "Beni Duyuyor musun?" adli kitabi.

Karp'in kitabi 1-4 yas arasi cocuklarin, bizlerden nasil farkli dusundukleri ve onlarla nasil iletisim kurmamiz gerektigi uzerine. Iki yas sendromu ile mucadele yontemlerinden de bahsediyor. Navaro'nun kitabi ise genel olarak cocuklarla iletisim yontemlerinden.

Tugra'nin yemek yeme seromonisi

Tugra 6 ay sadece anne sutu ile beslendi. Her an hazir her an taze anne sutunu isteyerek bayila bayila icti ve bir tosuncuk oldu. Gel gor ki 6 aylik olup da ek gidaya baslayinca yemek yedirme seromonileri basladi, halen de devam ediyor. Tugracim hicbir zaman istahli bir cocuk olmadi. Krakerlere gosterdigi istah haricinde...

9 Mayıs 2011 Pazartesi

Annelik halleri

Nasil anlatsam, nerden baslasam. Ne nasil yemek yedigini, ne nasil uyudugunu, ne cocuk buyutmeye dair diger seyleri anlatmak istiyorum. Sadece onu ne kadar cok sevdigimi anlatmak istiyorum.

Ben ezelden beridir, hatta eketoka 6-7 yaslarimdan beridir, yani kendimi bildim bileli cocuk seven bir insanim. Ama kendi cocugum olduktan sonra yuregim kocaman oldu, artik sigmiyor gogus kafesime sanki. Onun icin yasiyorum artik, onun icin mutlu oluyorum. Cunku biliyorum ki ben mutlu isem o da mutlu. Ona surekli onu ne kadar cok sevdigim soyluyorum. Bilsin, emin olsun sevgi ile buyusun, sevgi dolu bir insan olsun istiyorum.

Arkadas canlisi Tugra

Tugra henuz 20 aylik, aslinda 10 gun sonra 21 aylik olucak. Henuz iki yas sendromuna girmedi. Herseye 'benim' diyerek atlamiyor. Kiskanclik huyu hic yok, yani simdilik. Buyuk konusmamak lazim yine de. Yolda gordugu cocuklarin pesinden 'arkadas, arkadas' diye kosuyor. Gecen gun Ithaca'nin meshur bir dondurmacisi var, Purity Ice Cream diye. Sundae'nin mucidiymis. Neyse oraya gittik. Bir kosede cocuklar icin oyuncaklar koymuslar. Bizimki artik ogrendi, dondurmacidan iceri girince, dogru oyuncak kosesine kosuyor. Orada oynarken, 4-5 yaslarinda belki daha da buyuk bir cocuk yanina geldi. Bizimki yine sevecen sevecen 'abi abi' dedi, elindeki oyuncagi cocuga uzatti. Cocuk hic orali olmadi. Bizimki en sirin gulumsemesini takinip bir daha uzatti. Cocuk yine orali olmadi. Bizimki de vazgecti. Ben ne yapacagimi sasirdim. 'Aferin oglum sana' dedim sadece. Ama cok sevimliydi.

7 Mayıs 2011 Cumartesi

Anne olmaya bayiliyorum

Anne olmaya bayiliyorum, cunku...

Tugra'nin her firsat buldugunda 'op op' diyerek gelip beni opmesine bayiliyorum.

Uykuya gecerken ben yaninda yatiyorsam elini tisortumden iceri sokmasina, yanagimi oksamasina bayiliyorum.

Cogunlukla 'anneci' bazen 'annecim' diye bana seslenmesine bayiliyorum.

Parka gidecegini anladiginda sevinc cigliklari atmasina, ayakkabilarini getirip 'din din' (giy demeye calisiyor) demesine bayiliyorum.

Ona kitap okumaya, bir sure sonra kitabi ezberleyip benimle okumasina bayiliyorum.

Bana gulmesine bayiliyorum. O gulunce dunya guluyor sanki.

Aklina esip boyundan buyuk cumleler kurmasina bayiliyorum. Misal pizza kutusunu gorunce 'Amca mama getirdi', pijamasini eline alip 'pijama buldum' ya da ' Ben Tuvva kitap okusun', 'Hava soguk semsime alalim'. Ay yerim ben onu..

Benimle sarki soylemesine bayiliyorum. Favorimiz ari viz viz sarkisinda duet yapmak.

Onun buyudugunu, her gecen gun yeni birsey ogrendigini gormeye bayiliyorum.

Kendi kendine oyun oynayisini izlemeye bayiliyorum.

Kisacasi her an her saniye anne olmaya bayiliyorum. Iyi ki varsin canim oglum. Seni cok ama cok seviyorum.


5 Mayıs 2011 Perşembe

Tugra ve Bryant Park- NYC

NewYork'a yakin mesafede Ithaca koyunde (!) oturdugumuz icin arada kafamiza esince buyuk sehir havasi koklamaya, azicik korna sesi duymaya, kaldirimda hizli hizli yuruyen insanlar gormeye, gokdelen seyretmeye NewYork'a  gidiyoruz. 2 gun once yine Turkiye'den arkadaslarimizin gelmesi vesilesi ile bir NYC ziyareti gerceklestirdik. Otelimiz sans eseri Bryant Park'a yakinmis. Cok duymustum methini, otele yerlesip ilk is solugu Bryant Park'ta aldik.

NYC gibi bir metropolde, o kadar gokdelenin arasinda Central Park ve Bryant Park gibi yerlerin olmasi ne harika. Daha Central Parki tam gormedik gerci ama biz Bryant Parka bayildik. Yemyesil, heryerde cicekler, masalarda yemek yiyen, kitap okuyan insanlar, is cikisi birseyler icmeye gelmis takim elbiseli insanlar, cocuklar icin atli karinca, kucuk bir fiskiyeli havuz..

Tugra'nin favorisi ise 'Bryant Park Reading Room'. Parkin bir bolumune raflar koymuslar, cesit cesit kitaplar. Isteyen gidiyor, alip okuyor. Dusunsenize yemyesil bir parkta, kus seslerinin arasinda kitap okuyorsunuz. Tam ne harika derken, cocuklar icin de bir bolum oldugunu gordum. Tugra gibi kitap kurdu bir cocuk icin NYC gezisi daha guzel hale gelemezdi herhalde. Hem de hepsi gicir gicir, en cok satan cocuk kitaplariydi. Cocuklar icin kucuk masalar, kucuk sandalyeler de koymuslar. Tek kelimeyle bayildik. Acik havada, muhtesem bir atmosferde Tugra ile kitap okuduk. O arada kuslara bakip 'bak kus bak kus' dedi. Cok eglendik.

Medeniyet boyle birsey galiba. Keske bizim Ankaramiz'da, Istanbulumuz'da ve hatta butun sehirlerimizde de boyle yerler olsa. Insanlar kitap okumaya boyle tesvik ediliyor burda iste. Bizim yasadigimiz sehirde, marketlerde cocuk kitaplarinin bagislandigi ve isteyenlerin gidip bedavaya kitap alabildikleri raflar var. Kucuk mucuk dinlemeden butun sehirlerde kutuphaneler, hepsinde turlu turlu cocuk kitaplari var. Nasil ozeniyorum bir bilseniz. Geliriniz dusuk bile olsa kitap okuyabiliyorsunuz. Ne harika...



17 Nisan 2011 Pazar

Inanilmaz ama gercek: Tugra artik kendi kendine uyuyor

Tugrisko 20 aylik oldu ve sevgili oglum sonunda kendi kendine uyumayi ogrendi. Dilimi isiriyorum, bir yerlerimi kasiyorum, ben bunu yazarim, bugun uyumaz gorurum gunumu. Ben en iyisi Tugra'nin uyku seruvenini anlatayim.

Tugra emen bir bebek oldugu icin ben ise baslayana kadar emerek uyumaya alismisti. Ben ise baslayinca kucakta sallanarak uyumaya alisti ve bu boyle devam etti. Hal boyle olunca kolda derman birakmiyordu tabii ki. 1 yasinda gelene kadar ciddi anlamda bir uyku problemimiz de yoktu aslinda. Kolay uyuyor, gece 1 kere uyaniyor, emip geri uyuyordu.

Gel gor ki, biz Amerika'ya gocunce bir anda isler degisti ve katran karasi geceler basladi. Artik yatagina mi alisamadi, odasina mi, iklime mi bilmiyoruz ama gecede 2 saate bir uyanmaya ve cok zor uyumaya basladi. Bir de kucakta ninni ile uyuyordu. 10 kiloyu geckin bir cocuk, kucucuk odada bir ileri bir geri giden bir anne. Gecenin korunde kalkip en az 1 saat spor yapiyordum neredeyse. Bir yandan da dis cikariyor. Ellemeyelim, sabredelim, o da herseye yeni alisiyor gecer dedik.

Aralikta tatil icin Turkiye'ye gittigimizde cocuk bir anda duzeliverdi. Amerika'ya donunce bozulmasa bari dedik, gercekten de bozulmadi neyse ki. 1-1 bucuk yas arasi uykuda boyle bozulmalar olabiliyormus meger.

Bu sefer de baska bir dert sardi basimizi. Tugra oglen ve aksam uykularina cok zor gecmeye, belde derman birakmamaya basladi. Ustelik bu sefer kucakta sallanmak istemiyor, ama yataginda parmakliklarin ustunden pispislanarak uyumak istiyordu. Bazen yarim saat bazen 45 dakika bel dayanir mi? Yok dedim artik yeter, alisacak bu cocuk uyumaya, kazik kadar oldu.

Basladim arastirmaya, ama ben yine kendi yontemimi uyguladim.

Bir kere once oglen uykularindan basladim. Once kitap okuyordum. Zira uykuya gecis icin belirli rituellerin olmasi cok onemliymis. Boylece cocuk uykuya hazirlik yapiyormus. Kitap okumak Tugra icin harika bir rituel.

Gercekten uykusu geldiginden emin oldugumda yatagina yatiriyordum. Yatagina birkac oyuncak koyuyordum. Biraz oynuyor bir sure sonra 'anne anne' diye basliyordu. Genelde belirli araliklarla kendinizi gosterin diyor yontemler, ama ben kendimi gosterince bizimkisi yuz bulup daha cok bagiriyordu. O yuzden yan odada cit cikarmadan oturuyordum. Bir ses duysa hemen basliyordu tekrar cunku.

 Bir sure sonra boyle uykuya dalmaya basladi. Ama gece uykularinda bu yontem islemiyordu, hemen aglamaya basliyordu ben de dayanamiyordum tabii ki. Bir gun isigini kapatmadan odadan ciktim. Goz kamastirci o isikta uyumasin mi bizimki. Meger karanliktan da korkuyormus. Sonrasinda isigi kapatiyorum tabii ki.

Neyse 2 gecedir kendi kendine uyuyor. Cok mesut ve mutluyum. Ilk isim odasina guzel bir gece lambasi almak olucak.

15 Nisan 2011 Cuma

Tugra ile babasinin aski

Kiskancliktan catlamak uzereyim. Tugra bu ara - simdi Serdar okuyunca hep duskundu zaten diyecek ama- babasina cok duskunlesti. Eskiden beni gordu mu akan sular durur, gozu baska kimseyi gormez, yanindan iki saniye ayrilsam pitir pitir pesimden gelir, mutfakta is yaparken 'anne anne' nidalari ile beni rahatsiz eder, yer yer bacaklarima sarilir ve bilumum sevgi gosterilerinde bulunurdu. Ha simdi bulunmuyor mu, yine bulunuyor. Daha dun boynuma sarilip sapur supur optu kuzucum beni.

Gel gor ki babasinin yeri ayri. Benimle beraber oyun oynarken, eger babasi evdeyse oyunu birakip, sen git babam gelsin dercesine babasini cekistiriyor oyuna. Kitap okuyalim diyorum, 'baba baba' diyor. Tobe tobe.. Baloncuk cikaralim diyorum, 'baba yakalasin' diyor babasini cagiriyor. Legolarla kule yapalim, uc kucuk domuzcuktaki kurt gibi ufleyip devirelim diyorum, 'baba del' diyor. Hadi bu oyunu babasi icat etmisti ondandir diyelim. Serdar da tabi, bir keyif bir keyif. Beni sinir etmek icin de 'Oglum azicik anneni de sev bak uzuluyor' demesin mi.

Dun aksam babasi ile oyun oynadi, sonra ben yatirmak icin yukari cikardim, pijamasini giydirdim, 'hadi kitap okuyalim' dedim', 'baba' dedi. E hadi dedim baba okusun, kendimi de 'aman bosver iste baba da uyutsun sen de keyfine bak' diye de telkin ettim. Ama kitap okundu, babasi 'hadi uyuyalim' dedi, benimkinin aklina annesi geliverdi. Beni yemek yapan, yemek yediren, altini degistiren, uyutan biri olarak goruyor herhalde. Babasi da oyun arkadasi..

Yigidi oldur, hakkini ketmetme demisler. Serdar da gercekten farkli bir baba. Master yaptigi icin cok fazla vakit gecirebiliyor Tugra ile. Ben kursa gittigim zamanlarda bire bir vakit geciriyorlar. Guresiyorlar, oyun icat ediyorlar. O anlamda cok sansliyiz Tugra da ben de. Gel gor ki, kiskaniyorum iste yahu.. Ben annesiyim, ben dururken babaya ne oluyor di mi ama?

Ne kopek disiymis arkadas yahu...

Cok duymustum, kopek disleri en mesakkatli cikan dislerdir, ates yapar, ishal yapar diye ama bu kadarini beklemiyorduk. Bir maraton resmen, cocuk bir mucadele icinde..Mucadelemiz bundan 1 ay once Tugra'nin aniden ishal olmasi ve istahsizlik ile basladi. Once konduramadik, cunku azi disleri yeni cikmisti, kopek dislerinden eser yoktu. Derken 2 gune ishal kesildi, kopek disleri kaparmaya basladi ve hatta uykusuz bir gecenin sonunda biri patladi.

Derken 2 hafta kadar ara verdiler, sagolsunlar. Amma gecen hafta bir yurumeye basladilar ki, kari koca Tugra ile yatar kalkar olduk. Once ateslendi kuzucuk. Ama ne ates, yanina yaklasani yakicak neredeyse. Ates dusurucu veriyoruz, daha ilacin etkisi gecmeden tekrar atesleniyor. Ne uyku, ne istah. Dis bu kadar yapar mi, altinci hastalik mi acaba dedik. Ates her gecen gun azaldi, 3. gunun sonunda da gecti. Ama altinci hastaliktaki gibi kizarikliklar olmadi.

Acaba rahatladik mi derkeeeen, bu sefer de bahar donemi gribine yakalandik. Etrafta coluk cocuk herkes hasta. E dis cikarma doneminde de bagisiklik zayiflayinca, Tugrisin hasta olmasi da kacinilmaz oldu ne yazik ki..Tabi disler ara vermediler. Uygun adim mars mars yurumeye devam. Tugra dogdu dogali onu bu kadar huysuz gormemistim. Yarim saat boyunca- ki o sure zarfinda dislerin yurudugu yorumunu yapiyorum, miz miz, surekli aglamakli, ne yapsak memnun edemiyoruz. Yemek zaten yemiyor. Alnimizdan soguk terler indi her dakika.

Velhasili 1 haftadir kopek disleri ile ugrasiyoruz, bir ciksalar da ailecek rahatlasak...

9 Nisan 2011 Cumartesi

Tugra ve annesinin Amerika'daki hayati

Tugra 12 aylikken Amerika'ya geldik. Amerika dediysem, akliniza filmlerde gordugunuz Amerika gelmesin. En fazla country filmlerinde, ya da  yolda giderken onunuze geyiklerin ciktigi, balta girmemis ormanlarin oldugu korku filmlerinde gorebilirsiniz bizim koyu.. New York eyaletine bagli, ama New York sehrinin kuzeyinde Kanada sinirina bir kac saat uzaklikta Ithaca denilen bir sehirde yasiyoruz biz. 

Boyle anlattigima bakmayin, esim de ben de seviyoruz koyumuz Ithaca'yi. Koy diyorum cunku Cornell Universitesi ve Ithaca College ogrencileri olmadiginda nufus 10.000'lere dusuyor. Oyle ki universiteler acildiginda marketler bayram ediyor, heryerde 'Ogrenciler hosgeldiniz' posterleri asiliyor. Ithaca'yi Ithaca yapan ogrenciler zaten. Topu topu 3-4 tane marketi, 1 tane alisveris merkezi var, ki o da Ankara'daki en kucuk alisveris merkezinden daha kucuk (ama yine de Victoria's Secret var).

Peki biz Ithaca'yi neden seviyoruz. Esim de ben de zaten sehrin gobeginde oturmayi sevmiyoruz. Canimiz kalabalik cektiginde 1 saat mesafede buyuk sehirler zaten var. Atlayip gidiyoruz. Diger yandan, Ithaca cocuk yetistirmek icin harika bir yer. Daha iyisini dusunemiyorum. Birincisi, suc orani yok denecek kadar az. Kapini kitlemeden cik git, o kadar. Ikincisi, her yer bag bahce, gol. Bir suru ulusal parki var, selalelerin aktigi, doga ile ic ice yuruyus parkurlarinin oldugu. Ucuncusu ve aslinda en onemlisi, kaldigimiz ev Cornell Universitesi kampusunun icinde, cogunlukla cocuklu ve uluslararasi ailelerin kaldigi bir yer. Dolayisiyla her yerde cocuk, adim basi cocuk parki.

En onemlisi, simdilerde Turkiye'de de ragbet goren ve cocugunuzu goturmek icin belirli bir ucret vermek zorunda kaldiginiz oyun gruplari, burada haftada bir gun hemde ucretsiz. Tugracim hem kucuk cocuklarla kaynasmis oluyor, hem ufak ufak Ingilizce ogreniyor. Ustelik cocuklarin icine gire gire sosyallesmesi de artiyor. Ilk geldigimiz gunden beri gidiyoruz oyun grubuna. Ilk baslarda Tugra pek kimseyle kaynasmak istememisti. Bir de garibim ne yapsin, etrafinda kendi dilinden bile konusmayan, cogunlugu cekik gozlu cocuklar var. Garipsemesin de ne yapsin. Oyun grubunun belirli bir bolumunde sarkilar soyleniyor. Ilk baslarda Tugra'nin umuru degildi. Artik yasi mi erkendi, yoksa yuruyemiyordu ondan mi bilmiyorum. Tugra 20 aylik oldu, 4-5 aydir  kosarak gidiyoruz oyun grubuna. Artik sarkilara da eslik ediyor. Ortalarda dans ediyor. Cinli Japon dinlemiyor, ortalikta kosusturan, bagiran bir cocuk varsa pesine takiliyor, onunla bagiriyor kosuyor :) Onun disinda bazen burada yasayan Turklerin cocuklari ile de bulusuyor Tugra. 'Arkadas arkadas' diye peslerinde kosturuyor.

Tugra mutlu ya, en cok o yuzden seviyorum Ithaca'yi. Ilk geldigimde isten ayrildigim ve ev hanimi oldugum icin uzulen ben, simdi Tugra ile doyasiya vakit gecirebildigim, ona bu imkanlari sunabildigim icin inanilmaz bir mutluluk duyuyorum. Sonucta, Tugra icin de bizim icin de cok degisik bir tecrube burada yasamak, simdilik tadini cikariyoruz...

Anne olmanin en zor yani

Anne olmak ne kadar guzel olsa da pek cok zorluklari da var tabi. Ama bence anne olmanin en zor yani ne gece deliksiz uyuyamamak, ne ha deyince gezmeye gidememek, ne de hayatini cocuguna gore programlamak zorunda kalmak...Anne olmanin en zor yani, cocugunuz hasta iken onun o halsiz halini gormek...

Cok sukur Tugra'nin ciddi bir rahatsizligi yok su an. Ama 2 gun once bir anda atesi cikti. Tam da uyku saati gelmisti, canim oglum uyumak istiyor ama alev alev yandigi icin uyuyamiyordu. Ates dusurucu bile cok gec etkisini gosterdi. Derin derin nefes aliyor, gozleri acik bakiyordu. O hali gozumun onunden gitmiyor. Daha ates dusurucunun etkisi gecmeden tekrar cikiyordu atesi. 3 gundur ates var ama her gecen gun hafifliyor, artik gunde 2 defa falan cikiyor atesi. Kopek dislerinden mi yoksa altinci hastalik mi...Doktora gotursek, atesi bir derece daha yukselecek. Bizimki nefret ediyor doktora gitmekten. Daha kapidan iceri girer girmez aglamaya basliyor, cikana kadar. Doktora tekme tokat girisecek neredeyse. Zaten ailemizin doktoru 'google.com'dan yaptigimiz arastirmalar sonucu altinci hastalik da olsa doktora goturmenin bir faydasi olmadigi yonunde. Ama tabi daha fazla devam ederse atesi, doktora gitmek kacinilmaz...

Sonucta cok ciddi birsey degil, yani umarim. Peki ya kucucuk bedenleriyle cok ciddi hastaliklara mucadele eden cocuklar...Ya onlarin anneleri...Iste o yuzden cok dua ettim. Allah butun cocuklara sifa versin, annelerine babalarina sabir versin...Anne oldugum gunden beri dua ediyorum baska cocuklara, annelere... Artik biliyorum cunku, cocuk saglikli degilse annenin neler hissedebilecegini, annesi yoksa bir cocugun nasil mahsun olabilecegini...

1 Nisan 2011 Cuma

Calisan anne olmak mi daha kolay calismayan anne olmak mi?

Tugra dogduktan sonra 6 ay kesintisiz anne sutu verebilmek icin ise ara verdim. Tugra 6 aylikken ise basladim, ama tabii ki aklim evde kalarak. Tam ek gidaya basladik, zaten kasiga bile alistirmak zaman aliyor, bizimkisinde inek sutu proteinine alerji cikti. E tabi benim aklim da daha cok evde kaldi. Allahtan sagolsunlar annemler (annem ve kayinvalidem) bakicimiza refakat ettiler de benim gonlum biraz daha ferahladi.

Velhasili Amerika'ya gelmeden onceki o 6 aylik surecte ben calisan bir anne idim. Calisan anne olmak nasil mi idi? Manevi olarak zor. Hergun evden kacarcasina cikiyordum, kuzucum arkamdan aglamasin diye. Is yerinde aklim hep evde kaliyordu, ne yapti, yemegini yedi mi, alerjik bir durum var mi, uykusunu uyudu mu vs. 30 posta telefonla evdeki durumu ogreniyordum. Onun disinda, sevdigim ve cok rahat olmasa da stressiz bir isim oldugu icin gunum guzel geciyordu. Arkadaslarla 'Hmm bugun nerede yemek yesek acaba?' diye programlar yapiyorduk. Eve gittigimde ev toplu, yemekler hazir oluyordu ve bana sadece Tugrisi sevmek kaliyordu.

Derken Tugra 1 yasinda iken Amerika'ya geldik. Benim rolum bir anda degisiverdi. Hem ev hanimi hem de tam zamanli anne oluverdim. Acik soylemek gerekirse, ilk baslarda cok zorlandim. Ev hanimligi, camasir, yemek, temizlik -ki Amerika'da temizlige birini almak icin bir gidim zengin olmak gerek- bir yandan, Tugra ile ilgilenmek bir yandan, gurbette olup kimseyi tanimamak, anneleri yardima cagirmamak, komsum cay koy ben geliyorum iki cift laf edelim diyememek bir yandan... 2-3 cocuga birden bakan ve calismayan Anadolu annelerinin hic de azimsanmayacak bir mesaiye sahip olduklarini o zaman anladim ve hatta calismayan anne olmanin manevi olarak olmasa da fiziksel olarak cok daha kolay oldugunu o zaman anladim. Uzulerek soyluyorum ki calismayi ozledim. Hergun cici cici giyinip ise gitmeyi ozledim ve kendime inanamadim.

Lakin aradan 8 ay gecti. Ev hanimligi ve annelik masterinda birinci donemi seref listesine giremesem de kazasiz belasiz atlattim. 2. doneme ise bomba gibi basladim. Cunku yeni rolume alisiverdim, ev islerini sipsak halletmeye ve eskisinden cok daha az yorulmaya basladim. Diger taraftan hem Tugrayi hem kendimi bir hayli sosyallestirdim, e tabi o stresin buyuk bir kismini aliverdi. En onemlisi Tugra'nin bidir bidir konustugu, her an yeni birsey ogrendigi bu donemin tadini cikarmaya basladim. Artik biliyorum ki bu 2 seneyi ilerde hatirlayip ozleyecegim, cunku Turkiye'ye donunce ise baslamak zorunda kalacagim ve kuzucugumu cok cok ozleyecegim.

Sonuc olarak calisan anne olmak mi daha kolay calismayan anne olmak mi sorusuna cok fonksiyonlu bir cevabim var...

1. Calisan anne olmak fiziksel olarak daha kolay ama manevi olarak zor. Calismayan anne olmak ise tam tersi.
2. Turkiye'de yasiyorsaniz, eve temizlige gelen bir yardimciniz varsa, ustune ustluk bir de ev islerine bir yardimciniz varsa, anneler de joker olarak hazirda bekliyorsa, calismayan anne olmak kolay mi zor mu bilemem ama cok cok daha zevkli.
3. Gurbette yasayan ben ise yeni rolume alistigim ve burda bir hayli arkadas edindigim icin calismayan ve cocugunu kendisi buyuten bir anne olarak cok mutlu oldugumu soyleyebilirim.

23 Şubat 2011 Çarşamba

Tugra'dan inciler

Tugracim sirinlikten patlamak uzere...Iste Tugra'dan son inciler...

- Annesinin ve babasinin neye guldugunu kesfetmis durumda. Babasina gozleri kayboluncaya kadar gulerek bakiyor. Annesine ise kotu bakisini atiyor. Kotu bakisin arkasindan bir gulumsemenin gelecegini bildigi icin ise, bir yandan kotu bakiyor, bir yandan guluyor...

- Ne kadar acikirsa aciksin, elimde mama ile mama sandalyesine geldigimde, kosedeki koltuga kadar heyecanli heyecanli kosuyor, akli sira benden kaciyor, sonra bana bir bakis atiyor. 'geliyorum yakaliyacagim seni' dedigimde de bana dogru kosmaya basliyor ve kucagima atliyor.

- Kaka yapacagi zaman, yaninda kimseyi istemiyor. Bir dakika once fildir fildir ortalikta kosturan cocuk, bir anda duruluyor. Yanina gidildiginde 'git git' diyor. Canim benim, ihtiyacini gidermeye calisirkenki o haline bir aciyorum ki. Yavru kusum kafa derisine kadar kipkirmizi oluyor. Sonra 'bitti' diyor.

- 'Tugra aciktin mi? Mama yiyelim mi?
  'I-ih. Olmaz'.
 ' Tugra uykun geldi mi?Uyuyalim mi?
 ' I-ih. Olmaz'.
Beyefendi benden ogrendiklerini bana satmaya basladi bile...

-Artik agzimizdan cikanlari secmemiz gerekiyor. Zira beyefendi sunger gibi herseyi ogreniveriyor. Bu aralar facebookta dolasan bir video var, teyzenin biri kocasina 'okuz' diyor. Onun taklidini yaptim. Bizimki 'okuz' demez mi...

-'Tugra kac tane kitabin var?'
'Uc-bes-uc-bes'

-Ayrica kendisi sadece ama sadece kizlari seviyor. Bir kiz gordu mu gidip yanagindan 'fistik' diyerek makas almasi an meselesi...Beni sapur supur opuyor. Hele onu uyutmak uzere uzerimdeki kazagi cikardigimi gorunce kikirdamaya basliyor, kucagimda beni opucuklere boguyor.Babasinin sakalli yuzune ise uzaktan kumandali bir opucuk konduruyor. Hayatim puruzsuz bebek cildi istiyor ne yapsin...

Tugra'nin -dis sikintisi olmadigi surece- butun gunu sirinlik yapmakla geciyor. Ben de onu yiyorum.

19 Şubat 2011 Cumartesi

Tugranin dopingli mamasi

Tugrisin, sut alerjisi oldugu icin, doktorumuz diyetinde sebzenin agirlikli olmasi gerektigini soylemisti. Biz de (Biz: Tugra'nin annesi, babanesi ve anneannesi) Tugra'nin -cok sukur ki- cok sevdigi asagidaki yemegi, Tugra'nin doping mamasi olarak ilan ettik. Iste tarifi:

Kuru sogan, havuc, patates, brokoli, kabak ve bilimum bebeginizin sevdigi sebzeler duduklu tencereye dogranir, tercihen yagsiz kusbasi kuzu eti ve birer corba kasigi pirinc ve bulgur ilave edilir. Sebzelerin ustunu gecmeyecek sekilde su konulur. Bu karisim duduklu tencerede pisirilir. Tabagina koyduktan sonra da ustune zeytinyagi gezdirilir. Zira zeytinyagi pisince besin degeri azaliyormus. Iste size saglikli bir o kadar da besleyici bir bebek mamasi..

Annesi Tugraya asik olmus

Gunumun buyuk bir kismi anlamaya calisarak geciyor. Tugra gercekten benim oglum mu? Bu kadar guzel birsey benim oglum olabilir mi? Bazen kendi kendine yemek yerken daliveriyorum yuzune...Bazen gozunu kirpmadan televizyon izlerken...Bazen uyurken...Kazimaya calisiyorum beynime guzelligini. Sanki unutucakmisim gibi geliyor. Her anini kaydetmek istiyorum hafizama...Her gun daha da tatlilasiyormus gibi geliyor. Ama eski fotograflarina bakinca da "Allahim ne kadar tatliymis, s yeterince sevememisim, doya doya opememisim" diyorum ve en kotusu panige kapiliyorum. Elimden ucup gidecekmis gibi geliyor zaman.

Bir insan cocugunu boyle seviyormus demek. Ne kadar sikilsam da, birakip gitmek istemiyorum disariya. Gidersem daha yolda ozlemeye basliyorum. Hele ben eve gelince, daha kapiyi acar acmaz "geldiiii" diye sevinisi yok mu...Tarifi yok, hayatta daha buyuk mutluluk yok. Mamasini hazirlarken, bir anda bacaklarima sariliveriyor arkadan..Duvari kalemle cizip de ben kizinca, kizdigimi bile anlamiyor, sirinlik yapiyor. Ben duvari bezle silerken de arkadan bana sariliveriyor. Nasil kizayim ben bu sirin seye simdi. Varsin cizsin her yeri. Bazen kucagim da uyuturken, "op op" diyor kendini opturuyor. Isiriveriyorum yanagini, sonra bir gulme tutuyor beni. O da kikirdamaya basliyor, e uyku muyku kalmiyor tabi sonra. Bir kikirdasma, bir opusme basliyor...Bazen oyuncaklarindan sikiliyor, "sana yeni bir oyuncak getiricem" diyorum, daha oyuncak dolabina giderken heyecanli heyecanli gulmeye basliyor...Tarifi yok, anlatmasi imkansiz...Cok tatli bisey. Bu kadar tatli birsey gercekten benim oglum mu? Beni mi cok seviyor simdi? Iste surekli bunu anlamaya calisiyorum. Ben anlayana kadar torun sahibi olucam herhalde. O zaman da, ne zaman buyudu, ne zaman evlendi, ne zaman cocugu oldu, onu anlamaya calisirim herhalde...

Cok seviyorum, cook...