30 Ekim 2013 Çarşamba

Çocuklu ve Gezegen Aile

 Genç kızken genetik olarak gezegen bir aileden gelmemden ötürü bende gezmenin sınırı yoktu. Eve girmemle ertesi günün programını yapardım. Evde bırak oturmayı, ders bile çalışamaz, ya kütüphanelerde ya cafelerde ders çalışırdım. Maksat süsleneyim dışarı çıkayım. E gezmenin sınırı olmayınca evde homurtular yükseliyordu. "Bir yüzünü görseydik", "Yeter kızım çok gezdin", "Evi de otel yaptın" vs. Annemle babam kendileri de çok gezmelerine rağmen dizlerinin dibinde oturayım isterlerdi. Neyse ki bir sene yurtdışına mastera gittim de azıcık özgür kaldım. Gecenin 10'unda Skypeda bizimkilerle konuşurken, babama nanik yapıp "e hadi ben çıkıyorum" diyebiliyordum. Allahım ne büyük haz :)


Derken işe girip bir avazda evlenince rahata ererim zannettim. E kocam da benden beter gezegen çıkınca, vurduk kendimizi yollara. Beyim değil mi? Nereye istersek gideriz. Oh valla süperdi. Süperdi de bizim kinder sürpriz yumurta planladığımızdan 2-3 sene kadar erken girdi hayatımıza. Gezegenliği doruklarda yaşayan bir çift olarak, hiiiç istifimizi bozmadık. Madem bir de ekürimiz var, e biz de onla gezeriz dedik. Biz ona uymadık, onu kendimize uydurduk. Yanlış anlaşılmasın, kendisini katiyetle mağdur etmedik. Zaten tahmin edeceğiniz üzere genetik olarak kendisi de gezegen çıktı. Beraber deretepe düz gittik.
ABD'de kaldığımız iki sene boyunca Tuğra ile NYC, Boston, Las Vegas, Los Angeles'ı görme imkanımız oldu. İlk olarak, yerinde duramayan bir miniği, araba ve uçak seyahatinde zapdetmek için ondan gizlice aldığım ve daha önce hiç görmediği minik oyuncakları kriz anlarında eline vererek oyalamak en önemli taktiğimdi.

Diğer yandan, çocukla gezerken, hele de herşeyi yiyemeyen bir çocuksa, en kritik noktalardan biri yemeğini ayarlamak. Benim için en zoru buydu. Elektrikli Türk kahvesi makinasını sabahları otelde Tuğra'ya yumurta haşlamak, yada yanımda getirdiğim çorbayı ısıtmak için kullanıyordum. Sabah otelden çıkıp akşama kadar dönmediğimiz şehir gezilerinde Tuğra'nın pusetini ise tam teçhizatlı mutfak olarak kullanıyordum. Bir adet soğutuculu çantayı köfte, pilav, meyve, salatalık, yoğurt gibi şeylerle doldurup, akşama kadar yediriyordum. Zaten evde kendi beslenme düzeninde yeterli beslendiğini sıklıkla kendime hatırlatarak geçici süre zarfındaki aksaklıkları önemsememeye çalışıyordum.
Çocukla gezerken bir diğer önemli nokta ise, karı koca gittiğiniz cafede, restoranda vs rahat etmek istiyorsanız gitmeden önce çocuğun gazını almak. Biz genellikle gezimizin bir kısmını mutlaka Tuğra'yı eğlendirecek şeylere ayırıyoruz. Ya bulduğumuz parka götürüyoruz, ya oyuncakçıya sokuyoruz. Gezmeyi onun için de anlamlı kılıyoruz. Sonrasında enerjisini atmış ve tatmin olmuş çocuk da gittiğimiz yerde bize rahat veriyor. Bunun yanı sıra, restoranda oyalanması için havuç, salatalık, üzüm gibi şeyler taşıyıp,  tam  yemek geldiğinde vermek de çok işe yarayan bir diğer taktik.
Diğer yandan, biz sadece Tuğra ile değil Tuğrasız da bir hayli gezen bir çiftiz. Beynimizin bir bölümü zaten gezmeye odaklı olduğu için Tuğra'yı götüremeyeceğimiz şehiriçi- şehirdışı her yer için annelerden rezervasyon yaptırıyoruz. Tuğra da bu duruma o kadar alıştı ki. Hiç gönül koymuyor. Çünkü zaten öncesinde hem fazlasıyla vakit geçirip onu mutlu ediyoruz, hem de gittiğimiz zaman döneceğimizi biliyor.

İkinci bebeğimi beklediğim şu günlerde "durmak yok gezmeye devam" sloganıyla hayatıma devam ediyorum :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder